Ceylani
Yarım sensin güzel, yarı da benim Firar etti aklım duy beni beni Beden senin için, senindir canım Aşıktan deliden say beni beni Senden ayrı durmak zulüm çektirir Dert bağıma bir bir fidan diktirir Aklıma geldikçe yaşlar döktürür Ceylani perişan vay beni beni |
||
|
||
|
||
Eserlerinden bazıları: |
||
ÖZLEM Yarım sensin güzel, yarı da benim Firar etti aklım duy beni beni Beden senin için, senindir canım Aşıktan deliden say beni beni Türkün türküm olmuş dudakta dilde Kavuşmaz yaraymış aşk olan kulda Mızrabım perişan dermansız elde Aşkın hançeriyle oy beni beni Sohbetin balmıdır, ağzın dürümü Çayların suları senden duru mu Yoluna koymuşum garip serimi Zülfikar elinde kıy beni beni Adın özlem midir bilmem sılamı Çok yeldim peşinden buldum belamı Hayalin gönlümde dilde kelamı Gençlik ömrüm gitti zay beni beni Bazı tok gezelim bazı bazı aç Sende bizden doldur sen de bizden iç Sanma yaralayan okundaki uç Gözün üstündeki yay beni beni Senden ayrı durmak zulüm çektirir Dert bağıma bir bir fidan diktirir Aklıma geldikçe yaşlar döktürür Ceylani perişan vay beni beni CAFER AĞA Öküzü hayli zorlamış Geriyon mu Cafer Ağa Sırtında gönü kalmamış Görüyon mu Cafer Ağa Akdağ'da nacak yaptırır Nakış koymayıp döktürür Gelinlere kök söktürür Yoruyon mu Cafer Ağa Alekse'li Abdal Kekeç Kağnısına diker dikeç Ormancı geliyor ha kaç Duruyon mu Cafer Ağa Sakar kıratın varıdı Yılkıda kurtlar yer idi Hem kırıdı hem dorudu Yürüyon mu Cafer Ağa Kâbe görmezden ezeli Çokça severdi güzeli Şarap sofrası düzeli Vuruyon mu Cafer Ağa Hafiye dokudu bezi Üzerine yazdı yazı Namaz da kılardı bazı Seriyon mu Cafer Ağa Hac'a gitmişti bir sefer Adı oldu Hacı Cafer Aha sana tam bir nefer Arıyon mu Cafer Ağa Dedem idi kendileri Sevmez bey-efendileri İmam olup kandıralı Eriyon mu Cafer Ağa Ahirette huzur bulsun Bu hasretlik bende kalsın Yerin Cennet mekan olsun Varıyon mu Cafer Ağa Beni saymazdın toruna Daha göremem yarına Ceylani 'yi sen bağrına Sarıyon mu Cafer Ağa AŞIKLIK Aşıklık sevdadır gönülden gelir Tekerleme ile aşık olunmaz Aşığın bağrında bir ateş durur Döküp söndürecek ırmak bulunmaz Türküsü gazeli güzele amma Bedenden dışarda gezene sanma Bal vermez her çiçek her dala konma Çayırdan çimenden şerbet solunmaz Dereler ırmaklar akmaz boşuna İnceden kar yağar aşık başına Doldurup mavzeri sıksan döşüne Elenir sinesi yine bölünmez Ceylani duy beni sözümü dinle Dinlediğin sözü iyice anla Sazını teslim et kendi elinle Aşık olmayanın sazı alınmaz AĞAMA Büyük ağam sıra bizde mi şimdi Şimdi kullar nerde sen nerde kaldın Azaldı malların biraz aşındı Şimdi mallar nerde sen nerde kaldın Balınan yağınan besleniyordun Ben ağayım deyin sesleniyordun Ala karlı dağa yaslanıyordun Şimdi hallar nerde sen nerde kaldın Taş çektirdin atlarınan yoluna Faydan yoktur emrindeki kuluna Hep asıldın köyündeki duluna Şimdi dullar nerde sen nerde kaldın Seçimde oy için gelirler ilden Hiçbir sual soran olur mu kuldan Eller ne görünür ne bilir haldan Şimdi eller nerde sen nerde kaldın Bir torba un verdin oy aldın gittin Aldığın oyları söyle ne ettin Vatanı milleti kimlere sattın Şimdi keller nerde sen nerde kaldın Ceylani sen gayri sus biraz uslan Yaşın kemal oldu ardına yaslan Eskinin itleri olmuşlar aslan Şimdi yallar nerde sen nerde kaldın SİVAS Zalım idin, soğuk idin, kış idin Dağlarında gezdim yorgunum biraz Çok ağladım, çok dolandım üşüdüm Seni unutmadım dargınım biraz Nerenden vuruldun nedir bu akan Kızıldağ'dan coşmuş besbelli ki kan Ateşlere düşsün bağrını yakan Bir bulut başımda durgunum biraz Al'İzzet-Veysel'i, Hüseyin Selim Aşıkların vardı kimden bu zulüm Başına hal geldi sağ olan kulun Daha ne gelecek gerginim biraz Ceylani topraktan kaynayıp çıkar İnceden öz olur ırmağa akar Filize fidana suyunu döker Binleri büyütür gürgünüm biraz |
BABAMA Gurbette hasretlik çökmüş üstüme Gözlerim ağlıyor elim ağlıyor Söylemem eşime yakın dostuma Sözlerim ağlıyor dilim ağlıyor Hallarımı bilen kullar sayılı Dertleri sorarsan bir bir kayılı Ayaklar nasırlı eller soyulu Dizlerim ağlıyor belim ağlıyor Memleketten haber veren bulunmaz Dönmek istesen de sıran bulunmaz Yaram göz göz oldu saran bulunmaz Bezlerim ağlıyor zulüm ağlıyor Özledim köydeki isli ocağı Harmanda ekinde yazın sıcağı Baharda navruzu börtü böceği Yazlarım ağlıyor gülüm ağlıyor Çağır küçük kızı saçını tara Oğlanın dizleri hep yara bere Gelip de bizleri görsen bir kere Kızlarım ağlıyor oğlum ağlıyor Ceylaniyim şimdi dokunur tele Söyleyip türküsün savurur yele Duyarsa sevdiğim çok selam ola Sazlarım ağlıyor telim ağlıyor GEL GECE GECE Dün gece bir güzel gördüm düşümde Savurmuş saçları gezer dolaşır İncidir dişleri her gülüşünde Gerçek mi yalan mı aklım karışır Uyanıp kalkınca yanımda olsa Düşüme değil de koynuma gelse Biraz cilvelenip yüzüme gülse Sevincim göklere arşa ulaşır Gözüm yolda artık dedim bilesin Düşüme de olsa gene gelesin Ceylani'yi zaman gelip bulasın Güzele sözünde durmak yaraşır YOKLUK YOLU Yaylamızın yolu cılgadır bizim Yürürüz yürürüz uzar gideriz Tek durak yerimiz gölgedir bizim Yürürüz yürürüz tezer gideriz Toprak dam tabanda yok bile hasır Odundan gelenin elleri nasır Böyle mi geçecek bu koca asır Yürürüz yürürüz bezer gideriz Erkenden uyun da erken uyanın Azığı çok koyun yolda dayanın İz geçer altından büyük kayanın Yürürüz yürürüz ezer gideriz Öğlende avratlar sağın davarı Malların önüne dökün zavarı Sütüme dökülen toprak duvarı Yürürüz yürürüz süzer gideriz Yayığa doldurup çıkarın yağı Yerlere sağılır sütlerin çoğu Tuluğun içinde yirminci çağı Yürürüz yürürüz gezer gideriz Dağlarım perişan dağlarım fakir Kimimiz çobandır kimimiz okur Bir ayak düzlükde öteki çukur Yürürüz yürürüz kızar gideriz Ceylanim dertlerim saymakla bitmez Yaylanın yolları aklımdan gitmez Toprak dam altında her adam yatmaz Yürürüz yürürüz tozar gideriz GİDİŞİME Yine yol göründü benim serime Alışmak da yorulmak da şart oldu Sizler sürün sefasını yerime Ulaşmak da sorulmak da dert oldu Doyamadım toprağımda taşımda Binbir çile türlü bela başımda Jandarmalar karakollar peşimde Gurbeteller garibana yurt oldu Adalet gantarı sallıyor burda Teslim mi köşeler canavar kurda Yoksullar yurdunda çalışanlarda Çakallar çukallar şimdi mert oldu Sözümde yalan yok çarkımız bozuk Türküye dökülür bağrımız ezik Ceylanim ağlatma gene de yazık Feleğin tokatı bize sert oldu BİZİM ORA Kafa bitli sırt hep açık Saç kirini kil götürür Dam delinmiş ahır uçuk Bu nasıl bir hal götürür Efendiler köyden gelir Üçbeş gün yaylada kalır Biraz bulgur yağdan alır Bazısı da bal götürür Dünya döner amma gitmez Çekilen çileler bitmez Satsan onbeş para etmez Buğdayı da el götürür Kaldık yalnız yalın ayak Hava soğuk ateş kayak Kötülüğe boyun eğek Yazılanı kul götürür Kızılırmak buzlu gene Cana kıyıyor her sene Biri ağlar yana yana Birini de sel götürür Düğün tezgah at koşulur Aşılmaz dağlar aşılır Yüksekten engin düşülür Fakir olan dul götürür Ceylani'yim nedir çilem Gözüm yaşı olda silem Sen de gitme ben de kalam Ömürü de yel götürür |
|
|