ZİYARETÇİ DEFTERİ
Ziyaretçi Defterine Yaz
487
Ziyaretçi defteri kaydı
<< Başlangıç < Önceki 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Sonraki > Son >>
AliRıza UĞURLU
08 Nisan 2014 05:10 | Malatya
SAÇIM AK MI KARA MI DEMİŞLERDİ//
30 Mart Mahalli idareler için yapılan seçimlerde öne geçmek için, kıran kırana bir yarış vardı…
Arka arkaya gelecek seçimlerle de, aynı heyecanın devam edileceği kuşkusuz.. O nedenle meydanlar uzun bir süre daha kesin boş bırakılmayacak demektir..
30 Mart ta kimin saçı ak kiminki daha kara, seçmen herkese boylarının ölçüsünü verdi denebilir..
17 Aralık 2013 de AKP önde gelen bakan ve yakınlarının adının karıştığı yolsuzluk iddiaları, muhalefet partilerinin ‘’günü birlik’’ ağırlıklı konuları olmuştu.. Üzerinde en çok da durulan bu konu seçmeni hiçte etkilememiş gibi bir sonuç çıktı sandıktan.. Öyleyken liderlerin ayak basmadığı ‘’il ve ilçelerde dahil, yer kalmadı denebilir..
Siyasiler meydanlarda halktan oy istedi ve karşılığı bol bol da hizmet sözü verdiler..Umarız atılan o sözler laf da bırakılmaz.. Seçmen duyulan her sözün arkasındadır diye düşünüyoruz,
Tabi ki, 30 Mart seçimleri her siyasetçi için çok mu çok önemlidir diye düşünülmüştü.. Şimdi bu seçimden kazanımlı çıkan parti ve partililer hizmet bekleyen ‘’kent ,kasaba hele de kaderine terk edilmiş ‘’köyler’’ ilkel yaşamdan kurtarılmaları için, ‘’bizzat da kendilerinin şimdiye dek ihmal edildiğini bilerek verilen sözlerin takipçisi olacaklardır diye düşünüyorum..
Demokrasi açıdan ve ayıp denecek kadar bazı açıklamaların da kamu vicdanını incitmiş olmalı..
CHP de önde gelen isimlere suikast olabilir, onun için ülkeye yüzden fazla silahlının girdiği sözü hem de yetkili bir ağızdan açıklanmıştı..
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yazılı meclis çatısı altında ülke yöneten, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar da dahil, seçimlerde seçmenin oy vermekte egemenlik hakkını ‘’duygu kabartarak, korku tehdit saçarak, engellenmeye çalışıldığı da bir demokrasi ayıbı olarak, bir çok seçmen yurttaş tarafından değerlendirilmiştir diye düşünüyoruz..
Hele de insanların büyük bir bölümünü çağın gerisinde bırakan, gelişmiş teknoloji çağında‘’ siyasi kararlarla, darmadağın edilen hukuk sisteminden alalımda, vatandaşlar arasında ikili ötekileştirme politikaları‘’atamalar ve görevden almalar vs ler, yurttaşların devlet denen çatısına güveni sarsılır olduğu düşünülmeliydi diyoruz.. Din de siyasete araç edilebiliyor ise, bu tip politikalarla ülke yönetme anlayışının da ‘’çağ dışı hatta çağımıza bir dayatma olarak rahatsızlıklara neden olabilir kaygıları akla gelecektir elbette ki…
Kısaca bu değerlendirmemden sora; Seçim kazanan Başkan ve çalışma arkadaşlarına ‘’İl,İlçe, Belde ve köylere verecekleri her hizmette kolaylıklar ve başarılar diliyorum..
Saygılarımla..
30 Mart Mahalli idareler için yapılan seçimlerde öne geçmek için, kıran kırana bir yarış vardı…
Arka arkaya gelecek seçimlerle de, aynı heyecanın devam edileceği kuşkusuz.. O nedenle meydanlar uzun bir süre daha kesin boş bırakılmayacak demektir..
30 Mart ta kimin saçı ak kiminki daha kara, seçmen herkese boylarının ölçüsünü verdi denebilir..
17 Aralık 2013 de AKP önde gelen bakan ve yakınlarının adının karıştığı yolsuzluk iddiaları, muhalefet partilerinin ‘’günü birlik’’ ağırlıklı konuları olmuştu.. Üzerinde en çok da durulan bu konu seçmeni hiçte etkilememiş gibi bir sonuç çıktı sandıktan.. Öyleyken liderlerin ayak basmadığı ‘’il ve ilçelerde dahil, yer kalmadı denebilir..
Siyasiler meydanlarda halktan oy istedi ve karşılığı bol bol da hizmet sözü verdiler..Umarız atılan o sözler laf da bırakılmaz.. Seçmen duyulan her sözün arkasındadır diye düşünüyoruz,
Tabi ki, 30 Mart seçimleri her siyasetçi için çok mu çok önemlidir diye düşünülmüştü.. Şimdi bu seçimden kazanımlı çıkan parti ve partililer hizmet bekleyen ‘’kent ,kasaba hele de kaderine terk edilmiş ‘’köyler’’ ilkel yaşamdan kurtarılmaları için, ‘’bizzat da kendilerinin şimdiye dek ihmal edildiğini bilerek verilen sözlerin takipçisi olacaklardır diye düşünüyorum..
Demokrasi açıdan ve ayıp denecek kadar bazı açıklamaların da kamu vicdanını incitmiş olmalı..
CHP de önde gelen isimlere suikast olabilir, onun için ülkeye yüzden fazla silahlının girdiği sözü hem de yetkili bir ağızdan açıklanmıştı..
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yazılı meclis çatısı altında ülke yöneten, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar da dahil, seçimlerde seçmenin oy vermekte egemenlik hakkını ‘’duygu kabartarak, korku tehdit saçarak, engellenmeye çalışıldığı da bir demokrasi ayıbı olarak, bir çok seçmen yurttaş tarafından değerlendirilmiştir diye düşünüyoruz..
Hele de insanların büyük bir bölümünü çağın gerisinde bırakan, gelişmiş teknoloji çağında‘’ siyasi kararlarla, darmadağın edilen hukuk sisteminden alalımda, vatandaşlar arasında ikili ötekileştirme politikaları‘’atamalar ve görevden almalar vs ler, yurttaşların devlet denen çatısına güveni sarsılır olduğu düşünülmeliydi diyoruz.. Din de siyasete araç edilebiliyor ise, bu tip politikalarla ülke yönetme anlayışının da ‘’çağ dışı hatta çağımıza bir dayatma olarak rahatsızlıklara neden olabilir kaygıları akla gelecektir elbette ki…
Kısaca bu değerlendirmemden sora; Seçim kazanan Başkan ve çalışma arkadaşlarına ‘’İl,İlçe, Belde ve köylere verecekleri her hizmette kolaylıklar ve başarılar diliyorum..
Saygılarımla..
AliRıza UĞURLU
02 Nisan 2014 04:52 | İsa Köyü
30 Mart Arguvan’ımıza yakışan bu karardan sonra, her baharın dost hemşerilerimle paylaştığım bu şiirimi sevinerek bir daha paylaşma gereğini duydum canlar..
BİZİM ELLER Bİ GÜZEL
Gine bahar geldi, güldü gül yüzler
Gelin görün, bizim eller bi güzel
Toprağın iştahı, güneşin rengi
Al beyaz göründü, dallar bi güzel
Yeşille örtündü, yamalar düzler
Toprak bahar koktu, dalda çiçekler
Kara kış göç etti, yüzünü gizler
Yaşlısı başlısı, sağlar bi güzel
Döküldü cemleler, hafta sayıldı
Kuzular meledi, sürü sağıldı
Yayıklar asıldı, ayran yayıldı
Yazılar yaylalar, bağlar bi güzel
Hele şimdi bahar, yaz da gelecek
Dallar çiçek döküp, meyve verecek
Herkes su yerine, ayran içecek
İkrarlı ikramlı, huylar bi güzel
Selam olsun, onca gurbetçimize
Biz gönül etmedik, tuzlu denize
Bizi üzen tek şey, hasretiz size
Töre adet düğün, toylar bi güzel
Rahmeti bol olsun, aşımız yeter
Kanaat ganiyiz, bacamız tüter
Yeter ki yaradan, vermesin keder
Çalarız okuruz, sazlar bi güzel
Ali Rıza’m der ki, kırk altı köyle
Güzeller güzeli, yöremiz böyle
Günü gün ederiz, seve sevile
Bekleriz dost gelsin, yollar bi güzel
Saygılarımla..
BİZİM ELLER Bİ GÜZEL
Gine bahar geldi, güldü gül yüzler
Gelin görün, bizim eller bi güzel
Toprağın iştahı, güneşin rengi
Al beyaz göründü, dallar bi güzel
Yeşille örtündü, yamalar düzler
Toprak bahar koktu, dalda çiçekler
Kara kış göç etti, yüzünü gizler
Yaşlısı başlısı, sağlar bi güzel
Döküldü cemleler, hafta sayıldı
Kuzular meledi, sürü sağıldı
Yayıklar asıldı, ayran yayıldı
Yazılar yaylalar, bağlar bi güzel
Hele şimdi bahar, yaz da gelecek
Dallar çiçek döküp, meyve verecek
Herkes su yerine, ayran içecek
İkrarlı ikramlı, huylar bi güzel
Selam olsun, onca gurbetçimize
Biz gönül etmedik, tuzlu denize
Bizi üzen tek şey, hasretiz size
Töre adet düğün, toylar bi güzel
Rahmeti bol olsun, aşımız yeter
Kanaat ganiyiz, bacamız tüter
Yeter ki yaradan, vermesin keder
Çalarız okuruz, sazlar bi güzel
Ali Rıza’m der ki, kırk altı köyle
Güzeller güzeli, yöremiz böyle
Günü gün ederiz, seve sevile
Bekleriz dost gelsin, yollar bi güzel
Saygılarımla..
AliRıza UĞURLU
16 Mart 2014 18:59 | İsa Köyü
SULTAN NEVRUZ VE RENKLERİ //
Nevruz kelime anlamıyla ‘Yeni Gün’ demektir. Kelime dil açısından İran kökenlidir ve uygulama açısından ise, yeryüzünün bilinen en eski törelerinden biridir. Bu yüzden hemen her ilksel kültürde günümüzde de özel gün olarak uygulaması mevcuttur…
Dünyanın dört bir yanındaki halklara göre,
-Dünyanın yaratıldığı gün
-Adem Peygamber’in (İlk insanın yaratıldığı gün)
-Nuh Peygamber’in yere ayak bastığı gün
-Musa Peygamberin Kızıl denizi geçtiği gün
-Yusuf peygamberin kuyudan çıkarıldığı gün
-Kimi topluluklar ise gece ile gündüzün bir olduğu bu günü bir bahar müjdecisi sayarlar.
Dünyadaki çeşitli Türk topluluklarında, “Newroz“,
Noruz“ “Navruz“ “Çağan“ “Mart Dokuzu“ “Sultan Nevruz“
Mart Bozumu“ diye de anılır.
İlk çağlardan günümüze gelen “Nevruz“
Azerbaycan, İran, Kazakistan, Afganistan gibi ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir ulusal bayram olarak kutlanır…
Kürtlerin, Farsların, Türkmenlerin Özbekler ve daha pek çok halkın kültüründe de yer etmektedir.
İlkbaharın başlangıcı sayılan ve eski dönemlerden bu yana tüm halklar için ayrı bir yeri olan„“21 Mart“ın anlam ve önemi?
Kürt halkı, Demirci Kawa öncülüğünde kendilerine zulüm eden ‘Kral Deha’yı’ devirdikleri günü anar ve zafer günü olarak kutlarlar…
Aleviler :
Haz. Ali’nin doğduğu - Haz. Fatime ile evlendiği- Haz,Peygamber tarafından ‘‘KADRİ HUN’’ da Hz. Muhammed in yerine halife tayin edildiği gün olarak kutlar ve bayram ederler…
Nevruz, günümüzdeki anlamları bir yana, köken olarak bir yeni yıl bayramıdır..
Belli bir bölgedeki halkların kökleri çok eski kültürlere kadar dayanan yeni yılın başlangıcı ve baharı karşılama bayramı olarak kutlanır…
Kaynağı orta doğu halkları, ama bununla da sınırlı değil..
Nevruzu tanıyan uygulayan kültürlerinde yer veren, halkların coğrafyaya bakınca Balkanlardan Orta Asya ya kadar orta doğu halkları başta olmak üzere geniş bir alana yayılmış olduğu görülür…
Günümüzde 21. Mart tarihinin, bir çok eski takvim geleneğinde ilkbahar, yani gece ile gündüzün eşit olduğu, güneşin koç burcuna girişiyle yeni yılın başlangıcı olarak görülür…
Nevruz´un ritüellerle olan ilişkilerinden biri “Yeni yıl, yılın başlangıcı“, Diğeri ise, “Bahar ve bereket“ olarak iki önemli kavramı çağrıştırır…
İnsan oğlu bu kavramlara ‘’insana zamana ve Evren’e ilişkin bilinmeyenleri inanca ve kutsala dayalı açıklamalarla bilirler…
Verimlilik, daha çok yaz kış, yeni yıl eski yıl, bolluk kıtlık gibi zamanlarda ve geçişlerde gerçekleşmesi giderek takvimin evrimi içinde de bir anlam kazanmasına neden olmuştur.
İlk baharla simgelenen bu ana etkenin dışında Nevruz u Alevi Ve Bektaşilerce önemli kılan başka etkenlerde vardır. Örneğin :
Haz. Ali’nin doğum günü, eski Mart’ın dokuzu olarak kabul edilir. Bu tarih bugün kullandığımız takvim ile 21. Mart’a denk gelmektedir. Bazı yerlerde bu günün kutlanışında aldığı özel isim ‘Sultan Nevruz’ kutlamasıdır…
Örneğin; İzmir Bornova da çoğunluk Tahtacı Türkmenlerinden oluşan bazı köyler yaylaya çıkarlar, halk arasında Mart dokuzundan sonra ‘dağlar mihman alır’, deyişi yaygındır…
Kutlamalar bu tip uygulamaları ‘’Kırklareli’nden başlayıp doğu Anadolu köylerine dek ülkemizin pek çok yöresinde yaygın olarak görmek mümkündür...
SULTAN NEVRUZ
Bahar gelir gün ısınır
Geldiğinde sultan nevruz
Destur alır yer uyanır
Geldiğinde sultan Nevruz
Yer yüzünün hareketi
Alır gelir bereketi
Toprak sunar her nimeti
Geldiğinde sultan Nevruz
Yeni gündür asıl adı
Tabiatın gelir tadı
Çekilir kışın inadı
Geldiğinde Sultan Nevruz
Toprak coşar canı gelir
Ağaç açar dal yeşerir
Dallar döner meyve verir
Geldiğinde Sultan Nevruz
Balkanlardan Ortaysa ya
Sürüler çıkar yaylaya
Çift çubuk dalar tarlaya
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kırda açar nergiz sümbül
Çiğdem çalık lale al gül
Gül´e gelir öter bülbül
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kimi ateş yakar atlar
Zalime isyanı aklar
Bayram eder coşar halklar
Geldiğinde Sultan nevruz
Bulut gelir rahmet saçar
Seller akar çaylar coşar
Ağrı sızı kalmaz çıkar
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kimi bilmez kimi bilir
Ta Ademden beri gelir
Gece gündüz dengin bulur
Geldiğinde Sultan Nevruz
Merdan Ali doğdu dendi
Cem tutuldu lokma yendi
Bacı kardeş semah döndü
Geldiğinde Sultan Nevruz
Ali Rıza’m bahar deriz
Rahatlarız seviniriz
Seneden bolluk bekleriz
Geldiğinde Sultan Nevruz
Tüm dünya halklarının huzur ve selamet günlerine vesile olması dileğimle, ‘’Nevruz Bayramı’’nı şen ve huzur içinde geçsin diyor, yürekten kutluyorum...
(Ali Rıza UĞURLU)
Nevruz kelime anlamıyla ‘Yeni Gün’ demektir. Kelime dil açısından İran kökenlidir ve uygulama açısından ise, yeryüzünün bilinen en eski törelerinden biridir. Bu yüzden hemen her ilksel kültürde günümüzde de özel gün olarak uygulaması mevcuttur…
Dünyanın dört bir yanındaki halklara göre,
-Dünyanın yaratıldığı gün
-Adem Peygamber’in (İlk insanın yaratıldığı gün)
-Nuh Peygamber’in yere ayak bastığı gün
-Musa Peygamberin Kızıl denizi geçtiği gün
-Yusuf peygamberin kuyudan çıkarıldığı gün
-Kimi topluluklar ise gece ile gündüzün bir olduğu bu günü bir bahar müjdecisi sayarlar.
Dünyadaki çeşitli Türk topluluklarında, “Newroz“,
Noruz“ “Navruz“ “Çağan“ “Mart Dokuzu“ “Sultan Nevruz“
Mart Bozumu“ diye de anılır.
İlk çağlardan günümüze gelen “Nevruz“
Azerbaycan, İran, Kazakistan, Afganistan gibi ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir ulusal bayram olarak kutlanır…
Kürtlerin, Farsların, Türkmenlerin Özbekler ve daha pek çok halkın kültüründe de yer etmektedir.
İlkbaharın başlangıcı sayılan ve eski dönemlerden bu yana tüm halklar için ayrı bir yeri olan„“21 Mart“ın anlam ve önemi?
Kürt halkı, Demirci Kawa öncülüğünde kendilerine zulüm eden ‘Kral Deha’yı’ devirdikleri günü anar ve zafer günü olarak kutlarlar…
Aleviler :
Haz. Ali’nin doğduğu - Haz. Fatime ile evlendiği- Haz,Peygamber tarafından ‘‘KADRİ HUN’’ da Hz. Muhammed in yerine halife tayin edildiği gün olarak kutlar ve bayram ederler…
Nevruz, günümüzdeki anlamları bir yana, köken olarak bir yeni yıl bayramıdır..
Belli bir bölgedeki halkların kökleri çok eski kültürlere kadar dayanan yeni yılın başlangıcı ve baharı karşılama bayramı olarak kutlanır…
Kaynağı orta doğu halkları, ama bununla da sınırlı değil..
Nevruzu tanıyan uygulayan kültürlerinde yer veren, halkların coğrafyaya bakınca Balkanlardan Orta Asya ya kadar orta doğu halkları başta olmak üzere geniş bir alana yayılmış olduğu görülür…
Günümüzde 21. Mart tarihinin, bir çok eski takvim geleneğinde ilkbahar, yani gece ile gündüzün eşit olduğu, güneşin koç burcuna girişiyle yeni yılın başlangıcı olarak görülür…
Nevruz´un ritüellerle olan ilişkilerinden biri “Yeni yıl, yılın başlangıcı“, Diğeri ise, “Bahar ve bereket“ olarak iki önemli kavramı çağrıştırır…
İnsan oğlu bu kavramlara ‘’insana zamana ve Evren’e ilişkin bilinmeyenleri inanca ve kutsala dayalı açıklamalarla bilirler…
Verimlilik, daha çok yaz kış, yeni yıl eski yıl, bolluk kıtlık gibi zamanlarda ve geçişlerde gerçekleşmesi giderek takvimin evrimi içinde de bir anlam kazanmasına neden olmuştur.
İlk baharla simgelenen bu ana etkenin dışında Nevruz u Alevi Ve Bektaşilerce önemli kılan başka etkenlerde vardır. Örneğin :
Haz. Ali’nin doğum günü, eski Mart’ın dokuzu olarak kabul edilir. Bu tarih bugün kullandığımız takvim ile 21. Mart’a denk gelmektedir. Bazı yerlerde bu günün kutlanışında aldığı özel isim ‘Sultan Nevruz’ kutlamasıdır…
Örneğin; İzmir Bornova da çoğunluk Tahtacı Türkmenlerinden oluşan bazı köyler yaylaya çıkarlar, halk arasında Mart dokuzundan sonra ‘dağlar mihman alır’, deyişi yaygındır…
Kutlamalar bu tip uygulamaları ‘’Kırklareli’nden başlayıp doğu Anadolu köylerine dek ülkemizin pek çok yöresinde yaygın olarak görmek mümkündür...
SULTAN NEVRUZ
Bahar gelir gün ısınır
Geldiğinde sultan nevruz
Destur alır yer uyanır
Geldiğinde sultan Nevruz
Yer yüzünün hareketi
Alır gelir bereketi
Toprak sunar her nimeti
Geldiğinde sultan Nevruz
Yeni gündür asıl adı
Tabiatın gelir tadı
Çekilir kışın inadı
Geldiğinde Sultan Nevruz
Toprak coşar canı gelir
Ağaç açar dal yeşerir
Dallar döner meyve verir
Geldiğinde Sultan Nevruz
Balkanlardan Ortaysa ya
Sürüler çıkar yaylaya
Çift çubuk dalar tarlaya
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kırda açar nergiz sümbül
Çiğdem çalık lale al gül
Gül´e gelir öter bülbül
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kimi ateş yakar atlar
Zalime isyanı aklar
Bayram eder coşar halklar
Geldiğinde Sultan nevruz
Bulut gelir rahmet saçar
Seller akar çaylar coşar
Ağrı sızı kalmaz çıkar
Geldiğinde Sultan Nevruz
Kimi bilmez kimi bilir
Ta Ademden beri gelir
Gece gündüz dengin bulur
Geldiğinde Sultan Nevruz
Merdan Ali doğdu dendi
Cem tutuldu lokma yendi
Bacı kardeş semah döndü
Geldiğinde Sultan Nevruz
Ali Rıza’m bahar deriz
Rahatlarız seviniriz
Seneden bolluk bekleriz
Geldiğinde Sultan Nevruz
Tüm dünya halklarının huzur ve selamet günlerine vesile olması dileğimle, ‘’Nevruz Bayramı’’nı şen ve huzur içinde geçsin diyor, yürekten kutluyorum...
(Ali Rıza UĞURLU)
AliRıza UĞURLU
09 Mart 2014 09:44 | Malatya
SİSTEM TERBİYE EDİLMELİDİR //
Dünya da yada bir ülkede, ‘’su sorunu, iş aş sorunu, sağlık sorunu, eğitim sorunu, gibi çözüm isteyen sorunlardan durmadan söz ediliyor ise, ‘’sistem terbiye edilmemiş demektir…
Çok partili parlamentomuz var diyenler, ‘’birini al diğerine vur.’’ Hele de 12 Eylül le‘ gelen ’dikta askeri rejim ve onların hazırlayıp dayattığı ‘’Anayasa ile’’ arka arkaya iktidarlar değişmiş olsa da, ‘’davul hep aynı davul..
Bir ülkede, kadrolaşmayla devletin tüm kurumları tek elde taraflı işletiliyor ise, ‘’Vakıflar, cemaatlerle halkın belli bir kesimini yanlarına çekmiş, Devletin önemli yerlerinde ‘’örgütlenmeler, mafya ve eylemleri karşısında, yargı da kuşatılmış ise, sakın ha, orada ‘’anayasal Laik Demokratik bir Hukuk Devletiyiz’’ demesin kimse, yada gülüp geçerler sizi…
Şimdiyse, tüm insanlar, şapkayı dizine koyup, ‘’işsiziz aşsızız’’ diyenlerin hallerine kulak asıp düşünmelidirler..
Sistemin yüzü çoktandır görüldü. Dünya’’nın Babası oynayan ‘’ABD‘’ dünyayı iliğinden sömürmekte iken, bazen ‘’kabuzdan krizden de’’ söz edebiliyor...
Peki ya onun kuyrukçuluğunu yapan ötekiler? Onlar da kusura bakmasınlar, kendileri etti ve kendileri de çekecek elbette ki…
Bu gün ‘’27 Mayıs’’ 1960 devrimleri birileri tarafından alabildiğine kınanmaktadır. Ne olurdu o üç politikacı ‘’hatalarına rağmen’’ idam edilmeseydi, idamın laflar arasında adını duymaktan bile rahatsız olurum.. Ancak; o günden günümüze o insanları ipe götüren yanlışların hangisinden dönüldü ise?
Emperyalizme aralanan kapıları ‘’her değişen iktidarlar’’ inadına sonuna kadar da dayadılar…
Arka arkaya ‘’muhtıralar darbelerden alalım da, geriye doğru atılan adımların önünü kesmek için parti kapatma ve o nedenle açılan ilgili davalar ve durdurmalar falan. Peki, bağımsızlık savaşçıları ne için aynı ipe götürülüp idam edildiler ise? Yetmiş kusur milyon yurttaş adına yola çıkan ‘’üç fidan’’ asıldığından beri ne kazandı bu ülke? Ben şunu söylemek istiyorum..
Geriye doğru politika adına yaşanan tüm yanlışları diye diye ‘’dilimizde tüvler bitti..
Şimdiyse; gele gele gelinen yer, ‘’hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlüklerin önünün açıldığı hatta savunulduğu bir noktaya gelindi…
O nedenle, daha da fazla geç kalınmadan (Sistem terbiye edilmelidir; diyoruz..
Saygılarımla..
Dünya da yada bir ülkede, ‘’su sorunu, iş aş sorunu, sağlık sorunu, eğitim sorunu, gibi çözüm isteyen sorunlardan durmadan söz ediliyor ise, ‘’sistem terbiye edilmemiş demektir…
Çok partili parlamentomuz var diyenler, ‘’birini al diğerine vur.’’ Hele de 12 Eylül le‘ gelen ’dikta askeri rejim ve onların hazırlayıp dayattığı ‘’Anayasa ile’’ arka arkaya iktidarlar değişmiş olsa da, ‘’davul hep aynı davul..
Bir ülkede, kadrolaşmayla devletin tüm kurumları tek elde taraflı işletiliyor ise, ‘’Vakıflar, cemaatlerle halkın belli bir kesimini yanlarına çekmiş, Devletin önemli yerlerinde ‘’örgütlenmeler, mafya ve eylemleri karşısında, yargı da kuşatılmış ise, sakın ha, orada ‘’anayasal Laik Demokratik bir Hukuk Devletiyiz’’ demesin kimse, yada gülüp geçerler sizi…
Şimdiyse, tüm insanlar, şapkayı dizine koyup, ‘’işsiziz aşsızız’’ diyenlerin hallerine kulak asıp düşünmelidirler..
Sistemin yüzü çoktandır görüldü. Dünya’’nın Babası oynayan ‘’ABD‘’ dünyayı iliğinden sömürmekte iken, bazen ‘’kabuzdan krizden de’’ söz edebiliyor...
Peki ya onun kuyrukçuluğunu yapan ötekiler? Onlar da kusura bakmasınlar, kendileri etti ve kendileri de çekecek elbette ki…
Bu gün ‘’27 Mayıs’’ 1960 devrimleri birileri tarafından alabildiğine kınanmaktadır. Ne olurdu o üç politikacı ‘’hatalarına rağmen’’ idam edilmeseydi, idamın laflar arasında adını duymaktan bile rahatsız olurum.. Ancak; o günden günümüze o insanları ipe götüren yanlışların hangisinden dönüldü ise?
Emperyalizme aralanan kapıları ‘’her değişen iktidarlar’’ inadına sonuna kadar da dayadılar…
Arka arkaya ‘’muhtıralar darbelerden alalım da, geriye doğru atılan adımların önünü kesmek için parti kapatma ve o nedenle açılan ilgili davalar ve durdurmalar falan. Peki, bağımsızlık savaşçıları ne için aynı ipe götürülüp idam edildiler ise? Yetmiş kusur milyon yurttaş adına yola çıkan ‘’üç fidan’’ asıldığından beri ne kazandı bu ülke? Ben şunu söylemek istiyorum..
Geriye doğru politika adına yaşanan tüm yanlışları diye diye ‘’dilimizde tüvler bitti..
Şimdiyse; gele gele gelinen yer, ‘’hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlüklerin önünün açıldığı hatta savunulduğu bir noktaya gelindi…
O nedenle, daha da fazla geç kalınmadan (Sistem terbiye edilmelidir; diyoruz..
Saygılarımla..
AliRıza UĞURLU
01 Mart 2014 19:52 | Malatya
8 Mart, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü//
8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü 19 y.yılın işçi kadın mücadelesinin sınıf perspektifinden bakmaya başladığı bir dönem olması nedeniyle de ayrı bir önem taşımaktadır…
Dokuma işçisi kadınların grevleri salt bir eşitlik talebinden çok öte anlamlar içeriyor.
8.Mart kadın erkek tüm ezilenlerin cinsel ve sınıfsal her türlü ayırımcılığı besleyen ve ancak bu koşulda varlığını sürdürmeyi başarabilen ayırımcı sistemlere başkaldırı günüdür…
Son y.yılın başında kadın işçileri için yaşam sert ve acımasızdı. Mart 1857 de Nevyork’ta 40 bin tekstil işçisi kadın insanca çalışma koşullarına sahip olmak için direnişe geçtiler.
İşveren sendikanın ve diğer işçilerin greve giden kadın tekstil işçileriyle dayanışmasını önlemek için kapılarına kilit vurur. Fabrikada çıkan yangında kapılar kilitli olduğu için sadece birkaç kadın işçi kurtulabildi. Greve gitme kararı alan 129 kadın işçi yanarak can veriyor. Aynı yıl içerisinde tekstilde ve tütünde çalışan kadın işçilerin mücadelesi yükseliyor.
1886. Amerika sokaklarında bu kez ‘Eşit İşe Eşit Ücret’ talebi ile sesler yükseliyor.
Aralıksız sürdürülen kadın eylemleri sonunda tutuklama ve işten çıkarılmalarla direnişlerin önünü alamayan patronlar Kuzey Amerika’da 1919 yılında ilk defa ulusal düzeyde kadınlara bir mücadele günü seçmeye karar veriyor.
129 kadın işçisinin anısına bir günün ‘Çalışan Kadınlar Günü’ olarak kutlanmasına karar verildi.
Bu günün kazanılmasında en büyük taraftar olan, çaba harcayan alman kadın ‘Clara Zetgkin di’
-8 saatlik işgünü
-Eşit işe eşit ücret
-Hamile kadınlara izin hakkı gibi taleplerinin yanında iş yasaları karşısında eşitlik talep edildi.
1910 Kopenhak’ta 17 ülkeden gelen yüz delegeyle oluşan kadınlar konferansında Alman Kadın ‘Clara Zetkin’ senede bir günün emekçi kadınların mücadele günü olarak kutlanmasını önerdi ve kabul edildi.
İlk olarak emekçi kadınlar günü 19 Mart 1911 de Danimarka, Almanya’, Avusturya, İsviçre ve ABD de kutlandı.
1921 kadın konferansında uluslar arası emekçi kadınlar gününün her yılın ‘8 Mart da kutlanması kararlaştırıldı.
Bu tarihe kadar emekçi kadınlar günü ‘Şubat ayı ile Nisan ayı arasında değişik tarihlerde kutlandı.
8.Mart bu tarihin seçilmesinde kadınların tarihsel mücadelesinin yanı sıra 1848 -18 Mart’ta Berlin işçi hareketinde can veren işçilerin anısını canlı tutmak ‘Paris Komünü’ ve Petersburg tekstil işçilerinin büyük grevinin Mart ayında yapılmış olması da, bu tarihin seçilmesinde rol oynadı. Alman kadın haklar hareketinin tarihçesi de 1848 lerden başlar.
BMÖ, 16 Aralık 1977 8. Mart’ı ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ilan eder.
Türkiye kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesini konu alan ‘Uluslar arası sözleşmeyi’ 1985’te imzaladı. Uluslararası bu sözleşme kısacası eşitlik sağlayan bir yasadır, takip edilip uygulanması gerekir…
Emekçi Kadın kardeşlerimizin gününü kutluyoruz.
8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü 19 y.yılın işçi kadın mücadelesinin sınıf perspektifinden bakmaya başladığı bir dönem olması nedeniyle de ayrı bir önem taşımaktadır…
Dokuma işçisi kadınların grevleri salt bir eşitlik talebinden çok öte anlamlar içeriyor.
8.Mart kadın erkek tüm ezilenlerin cinsel ve sınıfsal her türlü ayırımcılığı besleyen ve ancak bu koşulda varlığını sürdürmeyi başarabilen ayırımcı sistemlere başkaldırı günüdür…
Son y.yılın başında kadın işçileri için yaşam sert ve acımasızdı. Mart 1857 de Nevyork’ta 40 bin tekstil işçisi kadın insanca çalışma koşullarına sahip olmak için direnişe geçtiler.
İşveren sendikanın ve diğer işçilerin greve giden kadın tekstil işçileriyle dayanışmasını önlemek için kapılarına kilit vurur. Fabrikada çıkan yangında kapılar kilitli olduğu için sadece birkaç kadın işçi kurtulabildi. Greve gitme kararı alan 129 kadın işçi yanarak can veriyor. Aynı yıl içerisinde tekstilde ve tütünde çalışan kadın işçilerin mücadelesi yükseliyor.
1886. Amerika sokaklarında bu kez ‘Eşit İşe Eşit Ücret’ talebi ile sesler yükseliyor.
Aralıksız sürdürülen kadın eylemleri sonunda tutuklama ve işten çıkarılmalarla direnişlerin önünü alamayan patronlar Kuzey Amerika’da 1919 yılında ilk defa ulusal düzeyde kadınlara bir mücadele günü seçmeye karar veriyor.
129 kadın işçisinin anısına bir günün ‘Çalışan Kadınlar Günü’ olarak kutlanmasına karar verildi.
Bu günün kazanılmasında en büyük taraftar olan, çaba harcayan alman kadın ‘Clara Zetgkin di’
-8 saatlik işgünü
-Eşit işe eşit ücret
-Hamile kadınlara izin hakkı gibi taleplerinin yanında iş yasaları karşısında eşitlik talep edildi.
1910 Kopenhak’ta 17 ülkeden gelen yüz delegeyle oluşan kadınlar konferansında Alman Kadın ‘Clara Zetkin’ senede bir günün emekçi kadınların mücadele günü olarak kutlanmasını önerdi ve kabul edildi.
İlk olarak emekçi kadınlar günü 19 Mart 1911 de Danimarka, Almanya’, Avusturya, İsviçre ve ABD de kutlandı.
1921 kadın konferansında uluslar arası emekçi kadınlar gününün her yılın ‘8 Mart da kutlanması kararlaştırıldı.
Bu tarihe kadar emekçi kadınlar günü ‘Şubat ayı ile Nisan ayı arasında değişik tarihlerde kutlandı.
8.Mart bu tarihin seçilmesinde kadınların tarihsel mücadelesinin yanı sıra 1848 -18 Mart’ta Berlin işçi hareketinde can veren işçilerin anısını canlı tutmak ‘Paris Komünü’ ve Petersburg tekstil işçilerinin büyük grevinin Mart ayında yapılmış olması da, bu tarihin seçilmesinde rol oynadı. Alman kadın haklar hareketinin tarihçesi de 1848 lerden başlar.
BMÖ, 16 Aralık 1977 8. Mart’ı ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ilan eder.
Türkiye kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesini konu alan ‘Uluslar arası sözleşmeyi’ 1985’te imzaladı. Uluslararası bu sözleşme kısacası eşitlik sağlayan bir yasadır, takip edilip uygulanması gerekir…
Emekçi Kadın kardeşlerimizin gününü kutluyoruz.
487
Ziyaretçi defteri kaydı