Er Mustafa
Ol ilm-i hikmetten haber almayan Götürdüler seni dara ne minnet Gülün goncanın kadrini bilmeyen Ahiri karışır kara ne minnet |
Er Mustafa’m sözün atma yabana Yatacak yer gerek bu şirin cana Cehd et meylini ver mah-i tabana Sen aşık olursan yara ne minnet |
||
Edirne
valisi Süleyman Paşanın oğludur. Ölüm ve doğum tarihleri belli
değildir. Tahminen 50-60 sene evvel 63 yaşında iken Ziniski’de
öldüğü söyleniyor. 3 oğlu ve 5 kızı olmuştur. Şairliğe kırk yaşından
sonra başlamış, Hatayi’yi üstad tanımıştır. Bu başlayışı çocukları
şöyle anlatıyorlar: “Kendisine Hızır tarafından bir elma verildi.
Yarısını kendisi, yarısını da karısı yedikleri takdirde iyi bir aşık
olacakları söylendi. Kadından aşık mı olur, diye karısına bir şey
vermeyip hepsini kendisi yedi. Neler olduysa, işte bundan sonra
oldu; ölünceye kadar kaynayıp, coştu.” Divriği Şairleri-İbrahim Aslanoğlu
|
|||
1 Çok günah işledim senin katında Bir de için yalvar Muhammet Şefaatkanımsın Hakkın katında Bir de bizim için yalvar Muhammet Benim günahlarım yetmiş seksendir Seksenden yukarı belki doksandır Kulun işi hata ile noksandır Bir de bizim için yalvar Muhammet Orda nice nice peygamber vardır Geçemezsin kıldan ince göl vardır Cümlemizin başı pirim Selverdir Bir de bizim için yalvar Muhammet Can dayanmaz cehennemin narına Gidiyorsun sen zahirde batında Şefaatkanımsın Hakkın katında Bir de bizim için yalvar Muhammet 2 Ol ilm-i hikmetten haber almayan Götürdüler seni dara ne minnet Gülün goncanın kadrini bilmeyen Ahiri karışır kara ne minnet Fırsat elde iken kurtar postunu Fark edegör düşmanını dostunu Bir gün bürür kara toprak üstünü Eziyet çekersin zara ne minnet Deli gönül şu ağyardan farısa İkrar verip ikrarında durursa Eğer senin meylin Hakka varırsa Çağrınca yetişir cara ne minnet Cahil ile meyil katma hoyrata Gizli sırlarını söyleme yada Tamunun ateşi oddan ziyade Başına buz yağar kara ne minnet Er Mustafa’m sözün atma yabana Yatacak yer gerek bu şirin cana Cehd et meylini ver mah-i tabana Sen aşık olursan yara ne minnet 3 Uğradım bir bengi kadeh doldurmuş Aşkın dolusunu içti der ağlar Sordum bir avcıya ayın aldırmış Şahanım elimden uçtu der ağlar Bire kulakçığım ne seğilersin Eski dertlerimi sen yenilersin Sordum Ulusu’va ne inilersin Kalktı dalgalarım coştu der ağlar Karşıma gelmiş de ne perk gülersin Yaratan Allahtan dilek dilersin Sordum bir güzele ne perk solarsın Evvelki hubluğum geçti der ağlar Mecnun olmuş pınarlarda oturmuş Bahçesinde gonca göller bitirmiş Sordum bir yolcuya yolun yitirmiş Kervanım bellerden aştı der ağlar Nice yiğit gördüm meydan muratlı Konmuş bir yaylaya yaylası otlu Sordum bir yiğide ol benden dertli Meylim bir dilbere düştü der ağlar Birbirini bulmuş mihr ile vefa Titirer yüreğim gelmiyor hayfa Ne kasavet çekersin Er Mustafa Felek yakasız don biçti der ağlar |
4 Adem oğlu gezme yüksek havayı Alçağında ne acaip haller var Çiçek diye dermeyesin kovayı Dost bağında yeni açmış güller var Umarım çiçeği gülden deresin Eğlene de dost bağında durasın Huri kızlarını sen de göresin Göresin ki ne acaip kullar var Eriştin menzile üçler de bile Yedilerle kırklar beşler de bile Müminler gidiyor bir kadim yola Göresin ki ne acayip yollar var Menzilimiz erenlerin menzili İnkar olan bu dergahtan üzülü Şeyh Saki’nin buyruğunda yazılı Okudum ki anı hüsn-i diller var ………………. Kimi sarhoş gezer kimisi ayık Kimi atlas dokur şaha ilayık Kiminin altında kıldan çullar var Er Mustafa’m eydür ya böyle derdik Ustam Hatayi’nin darına durduk Vasiyetnameyi biz böyle gördük Korkuyorum ki söylemeğe eller var 5 Evvel bahar yaz ayları gelince Kızılırmak kenarını sel alır Mor menevşe bitip boynun eğince Dost dostuna nergiz sunar gül alır Haşarı ey deli gönlüm haşarı Her andıkça didelerim yaşarı Çok çıkarma zülüflerin dışarı Esen yeller zülüfünden tel alır Hezeli ey deli gönlüm hezeli Güz gelince bağlar döker gazeli. Gözünü sevdiğim Türkmen güzeli Hiç mi yoktur kapınızda kol alır Zağlanmış hançerin ağdır bileğin Hak katında kabul olsun dileğin Çok sallanma kömür gözlü meleğim El ariftir gezişinden hil (e) alır Er Mustafa’m gurbet elde kaldığım At binip de kapısına geldiğim El bağlayıp divanına durduğum Varamazsam nazlı yari el alır |
||
|