ZİYARETÇİ DEFTERİ
Ziyaretçi Defterine Yaz
İNSAN HALİNDEN ANLAMAK VE ANLAŞILMANIN GÜZELLİĞİ VE FELSEFESİ nedir acaba?
Üç gün aç kalsanız açın halinden daha iyi anlarsınız. (hani derler ya karnı tok olan insan açın halinden anlamaz)
Üç gün zorunlu olarak evde kapalı kalsanız özgürlüğün özgür olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız.(hani derler ya allah kimseyi içeri düşürmesin sebep ne olursa olsun özgürlüğünü elinden almasın diye..)
İki gözünüzü elinizle kapatsanız gözleri görmeyen insanın ne gibi zorluklar çektiğini yardıma ihtiyacı olmadan yaşamını sürdüremeyeceğini nasıl karanlık bir dünyada yaşadığını anlayıp (Allah kimseyi kör etmesin dersiniz...vb gibi)
Ama bir insanın halinden anlamak için onun düştüğü duruma hale vaziyete düşmememiz gerektiğini az çok yaşam felsefemiz din ahlak kültür bilimsel değerlerimizle anlamaya çalışmamızı ve ayrıca onu anlamanın ondan yana geçmek demek anlamına gelmediğini toplumun din ahlak kültür bilimsel vb değerlerini göz önünde bulundurup ona yaklaşmamız yakınlaşmamız ve ayrıca elimiz kolumuz sağlığımız yerinde olupta etrafımızdaki yaşanan şeylere karşı duyarsız ruhsuz davranmamamızı insanın bir yaşam tarzı siyasi anlayışı ideolojisi din ve ahlaki bilimsel değerleriyle hayata tutunması gerektiğini ve daha önceki bir yazımda 1 mayıs 2009 da sitelerde yayınlanan SİZCE İNSANI TOPLUMU ANLAMAK İÇİN NE YAPMALI? isimli yazımda bahsettiğim gibi...
Bir insana yada topluma karşı anlayışlı hoşgörülü saygılı davranmak , onlara karşı dürüst iyi niyetli olmak ve şahsi çıkarcılık anlayışının dışına çıkmamız, o insan ve toplumu sahiplenip o insan ve topluma karşı ÖN YARGILARIMIZDAN kurtulup yapıcı eleştiriler ve yaklaşımlar içerisinde olup gerektiğinde kendimizi o insan ve toplumun YERİNE KOYMALI ve o insan toplumun yeri geldiğinde acılarını sevinçlerini paylaşmalı, o insan ve toplumun maddi manevi (kültürel sosyal dini ahlak teknolojik bilimsel )açıdan değerlerine önem verip, özgürce yaşamak istediği değerlerini topluma ve kendisine zarar vermeden yaşamasını sağlamalıyız, o insan toplumun mutluluğu için.
Bir insan veya toplumu görünüşüyle (giyimiyle vb.gibi) değil, o insan ve toplumun iç dünyasıyla bilgi birikimiyle ve hatta hayatta tutunduğu kültürel sosyal vb gibi. değerleriyle ve hadiseler gelişmeler karşısında aldığı günümüzde geçerli olan modern çağdaş demokratik tavır ve anlayışıyla tanımaya anlamaya çalışmalıyız.
Ama bazen öyle insan ve toplumlar vardır ki zaman zaman her ne kadar anlayışlı hoşgörülü ve değerlerini yaşaması için mücadele etsenizde size karşı ters bir tepki içerisinde bulundukları görüldüğünde o insan veya toplumun sağlıksız bir toplum olduğu anlaşılmakta olup gerekli uyarılar yapılıp gereken yönlendirmeleri yapıp o insan ve toplumu kazanmanın mücadelesini vermeliyiz. Ama bazen kazanılması zor hatta mümkün olmayan insan ve toplumlar vardır ki, bununda bilincinde olmalıyız. Yazan: ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI msn:alitanergobek@hotmail.com/Arguvan/Akören köyü /Doğanşehir/Fındık köyü/ cep tlf:0506 845 61 38
487
Ziyaretçi defteri kaydı
<< Başlangıç < Önceki 91 92 93 94 95 96 97 98 Sonraki > Son >>
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
13 Temmuz 2010 13:45 | istanbul/kadıköy -Feneryolu /
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
RUH SAĞLIĞI BOZUK OLAN İNSANLARIN SAHİP OLMA DUYGUSUNA KAPILMASININ ZARARLARI nelerdir acaba?
Ruh sağlığı bozuk olan insanlar genelde yapmış ve almış oldukları tavrın farkında olmayıp ne yaptıklarını bilmezler ve kulaklarına bir takım sesler gelip gözünün önlerine gelen kişiler vardır bizlerin normal insanların göremediği ve kendilerini akıllı göstermeye çalışıp kariyer sahibi olmaya çalışırlar ve kendilerini akıllı göstermeye çalışanlardan ve kendilerine ilgi gösterilmesinden çok memnun kalırlar. tıbbı yardımı da bu nedenle reddederler.
Buna bir örnek verdiğimizde ruh sağlığı bozuk bir insana bir başkasına ait olan bir şiir yada felsefik edebiyatsal yazıyı sen yazdın bunlar senin diyerek sahiplendirmeye çalışmanızla ruh sağlığı bozuk (şizofren paranayak vb gibi.)insanların zamanla o şiir ve felsefik edebiyatsal yazıya sahip olma duygusuna kapılıp zaten beyinlerinde var olan kimyasal değişimin hızlanmasına ve zamanla şuurunun bozulmasına o yazılara şiirlere sahiplenmekten vazgeçmemesine ve her türlü şiddet eğilimi göstermesine kadar gider ve şiir ve edebiyatsal felsefik yazıları kendisinin sanar ve toplumdan ilgi alaka ister ve sizlerinde bir takım siyasi,milliyetçilik, dinsel,hemşerilik, adam kayırma vb gibi. bilinç altı duygularınızla hareket edip şiir felsefik edebiyatsal yazıları sahiplendirmeye çalıştığınızda yavaş yavaş o ruh sağlığı bozuk insanı uçurmaya başlarsınız ve kulağına ses gelmesiyle beraber akli dengesi tamamen bozulur. ki bu tip karekterler o sahiplenme duygusundan vazgeçmezler ve siz ilk baştan doğruyu söyledik kabullenmedi desenizde onun iyiliği için, o ruh sağlığı bozuk insanın kimi çevreleri senin sen yazdın devam ettiklerinde o ruh sağlığı bozuk olan insana daha fazla zarar vermiş olurlar.
Ki eğer siz çıkıpta bu şiir ve edebiyatsal felsefik yazılar senin değil sahibi var dediğinizde bir numaralı düşmanı siz olursunuz ama siz böylece ruh sağlığı bozuk insana doğruları söyleseniz o akıma kapılıp kimyasal değişiminin hızlanmasına engel olmaya çalışsanızda nafiledir çünkü kendi yakın çevresi sen yazdın olmadık hayeller peşinde koşup (para kariyer hastalığını saklama vb gibi)senini oynuyorsa o kişi o senin sen yazdin akımına kapılıp aklı dengesini kaybedip akıl hastanesinin kontrolu altına girer. yazan :ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/MSN:alitanergobek@hotmail.com/ Arguvan-Doğanşehir
Ruh sağlığı bozuk olan insanlar genelde yapmış ve almış oldukları tavrın farkında olmayıp ne yaptıklarını bilmezler ve kulaklarına bir takım sesler gelip gözünün önlerine gelen kişiler vardır bizlerin normal insanların göremediği ve kendilerini akıllı göstermeye çalışıp kariyer sahibi olmaya çalışırlar ve kendilerini akıllı göstermeye çalışanlardan ve kendilerine ilgi gösterilmesinden çok memnun kalırlar. tıbbı yardımı da bu nedenle reddederler.
Buna bir örnek verdiğimizde ruh sağlığı bozuk bir insana bir başkasına ait olan bir şiir yada felsefik edebiyatsal yazıyı sen yazdın bunlar senin diyerek sahiplendirmeye çalışmanızla ruh sağlığı bozuk (şizofren paranayak vb gibi.)insanların zamanla o şiir ve felsefik edebiyatsal yazıya sahip olma duygusuna kapılıp zaten beyinlerinde var olan kimyasal değişimin hızlanmasına ve zamanla şuurunun bozulmasına o yazılara şiirlere sahiplenmekten vazgeçmemesine ve her türlü şiddet eğilimi göstermesine kadar gider ve şiir ve edebiyatsal felsefik yazıları kendisinin sanar ve toplumdan ilgi alaka ister ve sizlerinde bir takım siyasi,milliyetçilik, dinsel,hemşerilik, adam kayırma vb gibi. bilinç altı duygularınızla hareket edip şiir felsefik edebiyatsal yazıları sahiplendirmeye çalıştığınızda yavaş yavaş o ruh sağlığı bozuk insanı uçurmaya başlarsınız ve kulağına ses gelmesiyle beraber akli dengesi tamamen bozulur. ki bu tip karekterler o sahiplenme duygusundan vazgeçmezler ve siz ilk baştan doğruyu söyledik kabullenmedi desenizde onun iyiliği için, o ruh sağlığı bozuk insanın kimi çevreleri senin sen yazdın devam ettiklerinde o ruh sağlığı bozuk olan insana daha fazla zarar vermiş olurlar.
Ki eğer siz çıkıpta bu şiir ve edebiyatsal felsefik yazılar senin değil sahibi var dediğinizde bir numaralı düşmanı siz olursunuz ama siz böylece ruh sağlığı bozuk insana doğruları söyleseniz o akıma kapılıp kimyasal değişiminin hızlanmasına engel olmaya çalışsanızda nafiledir çünkü kendi yakın çevresi sen yazdın olmadık hayeller peşinde koşup (para kariyer hastalığını saklama vb gibi)senini oynuyorsa o kişi o senin sen yazdin akımına kapılıp aklı dengesini kaybedip akıl hastanesinin kontrolu altına girer. yazan :ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/MSN:alitanergobek@hotmail.com/ Arguvan-Doğanşehir
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
12 Temmuz 2010 15:41 | İSTANBUL
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
SON ZAMANLARDA KİMİ ÇEVRELERCE GÜNDEMDE OLAN
13-18/01/2009 TARİHLERİNDE EN AZ 10 SİTE YAYINLANAN
SİZ YAŞAMDAKİ HANGİ CESARETE SAHİPSİNİZ ACABA?İSİMLİ YAZIM(herkesin okuması gereken bir yazı tavırlarında kendini hangi cesarette bulması gerektiğini anlaması için)
(bİlİnçlİ İradelİ cesaret, cahİl cesareti, delİ (çılgınca) cesareti) cesaretli olmak çekingen olmayan girişimci kendine güven duygusuyla hareket etmek ve kimi zaman iyi kazanımlar elde etmek yada olumsuz kötü sonuçlar almak hatta zaman zaman hayati riskler ekonomik riskler vb gibi. yaşamanıza sebep olmaktadır. bİlİnçlİ İradelİ cesaret: hani kimi insan iyi bir eğitim öğretimden geçer üniversite bitirir, kendi dalında uzmanlaşır ve her alandaki (ekonomik kültürel siyasi vb gibi.) gelişmeleri takip eden ve ona göre adımlar atan ve nerde ne zaman ne yapması nasıl hareket etmesi gerektiğin bilen ve bilgi sahibi olduğu uzmanlık alanına giren alanlarda bilinçli iradeli bir şekilde hamlesini yapması kendisine ve çevresine güzel kazanımlar sağlamasını sağlayan tavırlar alan insandır. sanırım kişinin kendi uzmanlık alanında yeterli bilgi sahibi olduğu için riski ( başarısızlığı) minimum (az) olan bir tavırdır. cahİl cesaretİ: kişi her hangi bir eğitim ve öğretim almadan bilimsel teknolojik siyasi kültürel ekonomik gelişmelerden habersiz olan uzak kalan atılım girişim yaptığı alanda her hangi bir bilgi sahibi uzmanlığı olmayıp kendi kafasına göre hareket eden tavırlar alan insandır. bu gibi durumlarda kişinin yaptığı girişimlerde atılımlarda başarılı başarısız olma riskinin şansa bağlı olduğu, belki de bir çok alanda güzel kazanımlar sağlamasının zor olduğu ve hatta kimi zaman kendisine ve çevreye çok büyük zararlar verebilecek girişimlerdir. çok riskli ve kişinin bilinçsizce bilgi sahibi olmadan aldığı ve yaptığı girişimlerdir. günümüzde pek geçerli olmayan atılımlardır. hani derler ya.. doğru dürüst okuması yok ama servetine servet kattı diye ... bu kişileri ya başarılı olduğu alanda iyi bir uzmandan fikir alarak hareket etmiş yada cahilce attığı adımlarda şanslı olup başarılı olmasına servetine servet katmasına neden olmuştur, kendine yararı dokunurken çevreye ne kadar zararı yararı vardır tartışılır. delİ (çilginca) cesaretİ: hem eğitimli hem de eğitimsiz insanın alabileceği bir tavırdır. kişi olmadık girişimlerde bulunabileceği işi şansa bırakıp başarılı olma olasılığı hemen hemen sürpriz olan riski çok kişinin hem çevreye hem de kendisine büyük zararlar verebileceği sonuçlar alabileceği tavırlar girişimlerdir. kişi aklının estiği gibi davrandığı gibi genelde iradesizce tutumları söz konusu olup çok büyük süprizler beklentisi içinde olurlar. tabii insan gençlik döneminde kanın hızlı aktığı dünyada bir çok şeyi değiştireceğine inandığı başarıdan başarıya koştuğu başarıya susadığı hatta çok para kazanmak bir şeyler icat etmek kendini ispatlamak istediği bu dönemlerde atılımları girişimleri cesaretli tavırları fazla olduğu dönemlerdir. tabi kimi İnsanlar yaşlılık ihtiyarlık döneminde köşesine çekilmiş çevresinde olan bir çok gelişmelerden habersiz uzak kalıp girişimciliği az olan dönemlerdir. hayatınızın her döneminde her alanında attığınız her adımın cahilce ilkel olmayan çağdaş bilinçli iradeli atılımların üzgün endişeli gelecekten kaygılı olmamanızı ve daha fazla mutlu huzurlu olmanızı sağladığı gibi kendinize daha güzel dünya kuracağınız inancıyla. yazarı: alİ taner göbekoğullari / arguvan / akören köyü / msn alitanergobek@hotmail.com tlf:0506 84561 38
13-18/01/2009 TARİHLERİNDE EN AZ 10 SİTE YAYINLANAN
SİZ YAŞAMDAKİ HANGİ CESARETE SAHİPSİNİZ ACABA?İSİMLİ YAZIM(herkesin okuması gereken bir yazı tavırlarında kendini hangi cesarette bulması gerektiğini anlaması için)
(bİlİnçlİ İradelİ cesaret, cahİl cesareti, delİ (çılgınca) cesareti) cesaretli olmak çekingen olmayan girişimci kendine güven duygusuyla hareket etmek ve kimi zaman iyi kazanımlar elde etmek yada olumsuz kötü sonuçlar almak hatta zaman zaman hayati riskler ekonomik riskler vb gibi. yaşamanıza sebep olmaktadır. bİlİnçlİ İradelİ cesaret: hani kimi insan iyi bir eğitim öğretimden geçer üniversite bitirir, kendi dalında uzmanlaşır ve her alandaki (ekonomik kültürel siyasi vb gibi.) gelişmeleri takip eden ve ona göre adımlar atan ve nerde ne zaman ne yapması nasıl hareket etmesi gerektiğin bilen ve bilgi sahibi olduğu uzmanlık alanına giren alanlarda bilinçli iradeli bir şekilde hamlesini yapması kendisine ve çevresine güzel kazanımlar sağlamasını sağlayan tavırlar alan insandır. sanırım kişinin kendi uzmanlık alanında yeterli bilgi sahibi olduğu için riski ( başarısızlığı) minimum (az) olan bir tavırdır. cahİl cesaretİ: kişi her hangi bir eğitim ve öğretim almadan bilimsel teknolojik siyasi kültürel ekonomik gelişmelerden habersiz olan uzak kalan atılım girişim yaptığı alanda her hangi bir bilgi sahibi uzmanlığı olmayıp kendi kafasına göre hareket eden tavırlar alan insandır. bu gibi durumlarda kişinin yaptığı girişimlerde atılımlarda başarılı başarısız olma riskinin şansa bağlı olduğu, belki de bir çok alanda güzel kazanımlar sağlamasının zor olduğu ve hatta kimi zaman kendisine ve çevreye çok büyük zararlar verebilecek girişimlerdir. çok riskli ve kişinin bilinçsizce bilgi sahibi olmadan aldığı ve yaptığı girişimlerdir. günümüzde pek geçerli olmayan atılımlardır. hani derler ya.. doğru dürüst okuması yok ama servetine servet kattı diye ... bu kişileri ya başarılı olduğu alanda iyi bir uzmandan fikir alarak hareket etmiş yada cahilce attığı adımlarda şanslı olup başarılı olmasına servetine servet katmasına neden olmuştur, kendine yararı dokunurken çevreye ne kadar zararı yararı vardır tartışılır. delİ (çilginca) cesaretİ: hem eğitimli hem de eğitimsiz insanın alabileceği bir tavırdır. kişi olmadık girişimlerde bulunabileceği işi şansa bırakıp başarılı olma olasılığı hemen hemen sürpriz olan riski çok kişinin hem çevreye hem de kendisine büyük zararlar verebileceği sonuçlar alabileceği tavırlar girişimlerdir. kişi aklının estiği gibi davrandığı gibi genelde iradesizce tutumları söz konusu olup çok büyük süprizler beklentisi içinde olurlar. tabii insan gençlik döneminde kanın hızlı aktığı dünyada bir çok şeyi değiştireceğine inandığı başarıdan başarıya koştuğu başarıya susadığı hatta çok para kazanmak bir şeyler icat etmek kendini ispatlamak istediği bu dönemlerde atılımları girişimleri cesaretli tavırları fazla olduğu dönemlerdir. tabi kimi İnsanlar yaşlılık ihtiyarlık döneminde köşesine çekilmiş çevresinde olan bir çok gelişmelerden habersiz uzak kalıp girişimciliği az olan dönemlerdir. hayatınızın her döneminde her alanında attığınız her adımın cahilce ilkel olmayan çağdaş bilinçli iradeli atılımların üzgün endişeli gelecekten kaygılı olmamanızı ve daha fazla mutlu huzurlu olmanızı sağladığı gibi kendinize daha güzel dünya kuracağınız inancıyla. yazarı: alİ taner göbekoğullari / arguvan / akören köyü / msn alitanergobek@hotmail.com tlf:0506 84561 38
Ali RIZA UĞURLU
11 Temmuz 2010 12:44 | İSAKÖYÜ
TOPLUM DA FITTIRIKLAR MI VAR?
Her oldubittiler karşısında toplum vurdumduymaz ise, fıttırıklar ağırlıkta demektir…
İstersem halifeliği getiririm, benim memurum işini bilir.’’ Devri alemi devralanları seyreden ve o gidişata çıra olup karanlıklarda biri birlerini kovalayan o toplum da fıttırıklar var diyebilir miyiz?
Adına vergi dediğimiz mekanizmayla ‘’emek sömürülür zengin yaratılır, arkasından iş aş diyenleri al tık hapishanelere. Ötekiler olarak o kesimden milyonlar karın tokluğuna birilerinin eline ayağına kapanıp aş kapısı iş ister ve gidişata da kör bakarlar.. .
Hak dağıtan hukuk boşlukta, daha da o bağlayıcı yasaları ‘’sözüm ona’’ sömürücüler tarafına indirmek için dediğimiz ‘’fıttırttıkları’’ meydanlarda ‘’arkası gelmeyen içi boş laflarla’’ kazanmaya kollar çoktandır sıvandı bile.
Yan yana köy kent yaşamı da artık önemini bitirmiş demektir. İnsanı değerlerin yanını besleyecek olan ‘’hak dağıtan hukuk’’ şimdi siyasete malzeme edilmektedir. Vergi verip askere çağrılan ve devletin varlığından habersiz hele de ‘’köyler’’ bireysel çok yanlı yaşam savaşının malulü durumuna düşürülmüş durumdalar…
Çok partili sistemde hep demokrasi ve en çok ta insan haklarından söz edilir. Bir bakarsınız vatandaş olan fertler arası bir sürü sınıflar var…
-İş verenler
Bir avuç bürokratın keyfi tutumuna terk edilen,
-İşçiler
-Memurlar
-Esnaf
-Köylü
Bunların daha da dışına itilen, ‘’emekli işsiz ve sakatlar…
Tabiatıyla, doğuş da öldüğünde de, aynı insanlar biri diğerinden farklı sınıflara ayrılmayı nefsine reva görüp sistemin ötekileri ‘’fıttırık değil de, doğduğu gibi aynı eşit koşullarda yaşayabilen insanlar mıdır?
Herkesin ağzında çözümmüş gibi kullanılan bir cümle var, ‘’Adamın olacak vatandaş adamın, yedireceksin…
Anayasa ve yasalar yazılır hemen rafa konur, her iş için çözüm siyasette güçlü tarafın bürokratlarında biter. Orada ahlakın ar damarı çatlamışsa, sürün dövün onun keyfini ve cebini de şişir şişirebildiğin kadar, vatandaş…İş bitirinceye dek, sakın anam ağladı, falan ola ki, unutup da demeyesin, al ananı git derler adama.
Sorumsuza sual etmek, hak diyene vaciptir
Özü çürük bir sultansa, emri aman eylemez
Ali Rıza’m ne beklenir, kul hakkını yiyenden
Kesilmezse onun önü, özde iman eylemez
Saygılarımla.
Her oldubittiler karşısında toplum vurdumduymaz ise, fıttırıklar ağırlıkta demektir…
İstersem halifeliği getiririm, benim memurum işini bilir.’’ Devri alemi devralanları seyreden ve o gidişata çıra olup karanlıklarda biri birlerini kovalayan o toplum da fıttırıklar var diyebilir miyiz?
Adına vergi dediğimiz mekanizmayla ‘’emek sömürülür zengin yaratılır, arkasından iş aş diyenleri al tık hapishanelere. Ötekiler olarak o kesimden milyonlar karın tokluğuna birilerinin eline ayağına kapanıp aş kapısı iş ister ve gidişata da kör bakarlar.. .
Hak dağıtan hukuk boşlukta, daha da o bağlayıcı yasaları ‘’sözüm ona’’ sömürücüler tarafına indirmek için dediğimiz ‘’fıttırttıkları’’ meydanlarda ‘’arkası gelmeyen içi boş laflarla’’ kazanmaya kollar çoktandır sıvandı bile.
Yan yana köy kent yaşamı da artık önemini bitirmiş demektir. İnsanı değerlerin yanını besleyecek olan ‘’hak dağıtan hukuk’’ şimdi siyasete malzeme edilmektedir. Vergi verip askere çağrılan ve devletin varlığından habersiz hele de ‘’köyler’’ bireysel çok yanlı yaşam savaşının malulü durumuna düşürülmüş durumdalar…
Çok partili sistemde hep demokrasi ve en çok ta insan haklarından söz edilir. Bir bakarsınız vatandaş olan fertler arası bir sürü sınıflar var…
-İş verenler
Bir avuç bürokratın keyfi tutumuna terk edilen,
-İşçiler
-Memurlar
-Esnaf
-Köylü
Bunların daha da dışına itilen, ‘’emekli işsiz ve sakatlar…
Tabiatıyla, doğuş da öldüğünde de, aynı insanlar biri diğerinden farklı sınıflara ayrılmayı nefsine reva görüp sistemin ötekileri ‘’fıttırık değil de, doğduğu gibi aynı eşit koşullarda yaşayabilen insanlar mıdır?
Herkesin ağzında çözümmüş gibi kullanılan bir cümle var, ‘’Adamın olacak vatandaş adamın, yedireceksin…
Anayasa ve yasalar yazılır hemen rafa konur, her iş için çözüm siyasette güçlü tarafın bürokratlarında biter. Orada ahlakın ar damarı çatlamışsa, sürün dövün onun keyfini ve cebini de şişir şişirebildiğin kadar, vatandaş…İş bitirinceye dek, sakın anam ağladı, falan ola ki, unutup da demeyesin, al ananı git derler adama.
Sorumsuza sual etmek, hak diyene vaciptir
Özü çürük bir sultansa, emri aman eylemez
Ali Rıza’m ne beklenir, kul hakkını yiyenden
Kesilmezse onun önü, özde iman eylemez
Saygılarımla.
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
09 Temmuz 2010 09:34 | istanbul/kadıköy -Feneryolu /
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
İNSAN HALİNDEN ANLAMAK VE ANLAŞILMANIN GÜZELLİĞİ VE FELSEFESİ nedir acaba?
Üç gün aç kalsanız açın halinden daha iyi anlarsınız. (hani derler ya karnı tok olan insan açın halinden anlamaz)
Üç gün zorunlu olarak evde kapalı kalsanız özgürlüğün özgür olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız.(hani derler ya allah kimseyi içeri düşürmesin sebep ne olursa olsun özgürlüğünü elinden almasın diye..)
İki gözünüzü elinizle kapatsanız gözleri görmeyen insanın ne gibi zorluklar çektiğini yardıma ihtiyacı olmadan yaşamını sürdüremeyeceğini nasıl karanlık bir dünyada yaşadığını anlayıp (Allah kimseyi kör etmesin dersiniz...vb gibi)
Ama bir insanın halinden anlamak için onun düştüğü duruma hale vaziyete düşmememiz gerektiğini az çok yaşam felsefemiz din ahlak kültür bilimsel değerlerimizle anlamaya çalışmamızı ve ayrıca onu anlamanın ondan yana geçmek demek anlamına gelmediğini toplumun din ahlak kültür bilimsel vb değerlerini göz önünde bulundurup ona yaklaşmamız yakınlaşmamız ve ayrıca elimiz kolumuz sağlığımız yerinde olupta etrafımızdaki yaşanan şeylere karşı duyarsız ruhsuz davranmamamızı insanın bir yaşam tarzı siyasi anlayışı ideolojisi din ve ahlaki bilimsel değerleriyle hayata tutunması gerektiğini ve daha önceki bir yazımda 1 mayıs 2009 da sitelerde yayınlanan SİZCE İNSANI TOPLUMU ANLAMAK İÇİN NE YAPMALI? isimli yazımda bahsettiğim gibi...
Bir insana yada topluma karşı anlayışlı hoşgörülü saygılı davranmak , onlara karşı dürüst iyi niyetli olmak ve şahsi çıkarcılık anlayışının dışına çıkmamız, o insan ve toplumu sahiplenip o insan ve topluma karşı ÖN YARGILARIMIZDAN kurtulup yapıcı eleştiriler ve yaklaşımlar içerisinde olup gerektiğinde kendimizi o insan ve toplumun YERİNE KOYMALI ve o insan toplumun yeri geldiğinde acılarını sevinçlerini paylaşmalı, o insan ve toplumun maddi manevi (kültürel sosyal dini ahlak teknolojik bilimsel )açıdan değerlerine önem verip, özgürce yaşamak istediği değerlerini topluma ve kendisine zarar vermeden yaşamasını sağlamalıyız, o insan toplumun mutluluğu için.
Bir insan veya toplumu görünüşüyle (giyimiyle vb.gibi) değil, o insan ve toplumun iç dünyasıyla bilgi birikimiyle ve hatta hayatta tutunduğu kültürel sosyal vb gibi. değerleriyle ve hadiseler gelişmeler karşısında aldığı günümüzde geçerli olan modern çağdaş demokratik tavır ve anlayışıyla tanımaya anlamaya çalışmalıyız.
Ama bazen öyle insan ve toplumlar vardır ki zaman zaman her ne kadar anlayışlı hoşgörülü ve değerlerini yaşaması için mücadele etsenizde size karşı ters bir tepki içerisinde bulundukları görüldüğünde o insan veya toplumun sağlıksız bir toplum olduğu anlaşılmakta olup gerekli uyarılar yapılıp gereken yönlendirmeleri yapıp o insan ve toplumu kazanmanın mücadelesini vermeliyiz. Ama bazen kazanılması zor hatta mümkün olmayan insan ve toplumlar vardır ki, bununda bilincinde olmalıyız. Yazan: ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI msn:alitanergobek@hotmail.com/Arguvan/Akören köyü /Doğanşehir/Fındık köyü/ cep tlf:0506 845 61 38
Doç. Dr. Hasan TATLI
08 Temmuz 2010 17:16 | Çanakkale
Tesadüfen internette dolaşırken gördüm. Bir Atmalı/Arguvanlı olarak yolunuz Çanakkale düşerse misafir olursanız sevinirim. Siteniz halk muziği ağırlıklı olmuş, oysa çocuk ve kadınlarla ilgili ve diğer sanat ve spor gibi faaliyetlere de yer vermenizi diliyorum. Saygılarımla,
487
Ziyaretçi defteri kaydı