ZİYARETÇİ DEFTERİ
Ziyaretçi Defterine Yaz
487
Ziyaretçi defteri kaydı
<< Başlangıç < Önceki 91 92 93 94 95 96 97 98 Sonraki > Son >>
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
26 Haziran 2010 15:26 | istanbul/kadıköy -Feneryolu /
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
YAŞAMIMIZDAKİ İHTİYAÇLARIMIZI YERİ VE ZAMANI GELİNCE Mİ YAŞAYAMALIYIZ SİZCE?
Sanırım daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi Hayatımız boyunca yaşamımızda var olan yaşamımızı sürdürmemiz hayatta kalmamız ve sağlıklı bir yaşamı yaşamak için zorunlu veya zorunlu olmayan ihtiyaçlarımız vardır ve yaşamımız boyunca bu ihtiyaçlarımızı karşılaşmanın mücadelesini verip hayatımızı biraz da olsun renklendirmek ve kendi zevkimize hitap eden yaşamdan zevk almamızı sağlayan ihtiyaçlarımız karşılamaya çalışırız.
Fakat kimi zaman kimi şeyleri yeri ve zamanı geldiğinde yaşamamız gerektiğini inanırız.
Kimi şeyleri de sabırsız davranıp yeri ve zamanı gelmeden yaşarız ve olmadık maddi manevi kayıplar zararlar (para kaybı hayati riskler çevremizdeki insanlara maddi manevi kayıp ve acılar vermek vb gibi.)yaşarız.
kimi zamanda çok özlemini çektiğimiz elde etmek istediğimiz tatmak ve doyasıya yaşamak doyum sağlamak istediğimiz şeyler vardır ki bazen bu doyumu sağlamadan yaşama gözlerimizi yumar, bazende bunları doyasıya yaşayıp zamanla bıkarız ve bizim hoşumuza giden başka başka ortamlarında havasını solumak isteyip hayatımızda bir takım değişikliklere ve yeniliklere ihtiyaç duyarız.
Kimi zamanda yaşamak tatmak istediğimiz şeylerden yeterince tadamayıp tadı damağımızda kalıp o şeyleri tekrar tekrar yaşamak isteriz hiç bıkmayız ne kadar yaşasakta düşüncesiyle.
Ama önemli olan yaşamak istediğimiz şeylere karşı aç gözlü olmamak ve yaşamımızdaki yaşamamız gereken maddi manevi doyumlarımızı yeri ve zamanı geldiğinde hiç kimseye ve kendimize zarar vermeden yaşamamızdır, daha bilinçli onurlu bir yaşamı yaşamak için.
Tabii ki ihtiyaçalırımızı karşılarken yaşadığımız toplumun din ahlak sosyal kültürel ekonomik değerlerini ve toplumun yargılarını da göz önünde bulundurmalıyız. yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/ MSN:alitanergobek@hotmail.com/cep:0506 845 61 38/MALATYA -Arguvan/Doğanşehir...
Sanırım daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi Hayatımız boyunca yaşamımızda var olan yaşamımızı sürdürmemiz hayatta kalmamız ve sağlıklı bir yaşamı yaşamak için zorunlu veya zorunlu olmayan ihtiyaçlarımız vardır ve yaşamımız boyunca bu ihtiyaçlarımızı karşılaşmanın mücadelesini verip hayatımızı biraz da olsun renklendirmek ve kendi zevkimize hitap eden yaşamdan zevk almamızı sağlayan ihtiyaçlarımız karşılamaya çalışırız.
Fakat kimi zaman kimi şeyleri yeri ve zamanı geldiğinde yaşamamız gerektiğini inanırız.
Kimi şeyleri de sabırsız davranıp yeri ve zamanı gelmeden yaşarız ve olmadık maddi manevi kayıplar zararlar (para kaybı hayati riskler çevremizdeki insanlara maddi manevi kayıp ve acılar vermek vb gibi.)yaşarız.
kimi zamanda çok özlemini çektiğimiz elde etmek istediğimiz tatmak ve doyasıya yaşamak doyum sağlamak istediğimiz şeyler vardır ki bazen bu doyumu sağlamadan yaşama gözlerimizi yumar, bazende bunları doyasıya yaşayıp zamanla bıkarız ve bizim hoşumuza giden başka başka ortamlarında havasını solumak isteyip hayatımızda bir takım değişikliklere ve yeniliklere ihtiyaç duyarız.
Kimi zamanda yaşamak tatmak istediğimiz şeylerden yeterince tadamayıp tadı damağımızda kalıp o şeyleri tekrar tekrar yaşamak isteriz hiç bıkmayız ne kadar yaşasakta düşüncesiyle.
Ama önemli olan yaşamak istediğimiz şeylere karşı aç gözlü olmamak ve yaşamımızdaki yaşamamız gereken maddi manevi doyumlarımızı yeri ve zamanı geldiğinde hiç kimseye ve kendimize zarar vermeden yaşamamızdır, daha bilinçli onurlu bir yaşamı yaşamak için.
Tabii ki ihtiyaçalırımızı karşılarken yaşadığımız toplumun din ahlak sosyal kültürel ekonomik değerlerini ve toplumun yargılarını da göz önünde bulundurmalıyız. yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/ MSN:alitanergobek@hotmail.com/cep:0506 845 61 38/MALATYA -Arguvan/Doğanşehir...
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
20 Haziran 2010 10:30 | istanbul/kadıköy -Feneryolu /kozyatağı
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
PROFESYONEL FUTBOLUN BEKLENTİLERİ NELERDİR ve Başarı nasıl gelir.
Bazı spor dalları gibi Futbolda kaleciden tut libero, forvet gol asistini yapan pasörlerine yedeklerine seyircisine kadar birbirini tamamlayan bir takım oyunudur.
Bilindiği gibi profesyonel futbol anlayışında alt yapı her futbol takımı için çok önemlidir ve alt yapıya çok önem verilmesinin nedeni takımlarda daha kaliteli becerikli daha yetenekli takım oyunu oynayan futbolcuların yetiştirilmesi içindir.
Her futbolcunun hayeli oynadığı bölgede en iyisini yapmak ve en büyük hayali takımının kazanması için gol atmak attırmak ve gol yememek için en iyi savunmayı yapmaktır.
Fakat son yıllarda profesyonel futbola baktığımızda takımlarda iyi kaliteli profesyonel golcülerin olmasına rağmen gol atmanın zorlaştığını bununda iyi bir defans savunma anlayışının becerisinin gelişmesine bağlamakta olunması ve bir diğer en önemli nedenlerden biriside gol asisti yapan oyuncuların yetiştirilmesine gerekli ÖNEMİN verilmemesi ve sanki gol asisti yapan ve maçın sonucu etkileyecek gol pasları veren pasörlerin özel bir yetenek ve beceriye sahip olmaları gerektiğinin düşünülmesi ve futbolda fazlasıyla var olan özel beceri ve yeteneğin ön plana çıkarılmasının mücadelesi ve takım oyununun rafa kaldırılması ve sahadaki yıldız futbolculardan çok şey beklenmesi ve yaşanan hayel kırıklıklarının temelinde sahadaki görev yapan futbolcuların golü kendisinin atması( egozimin)düşüncesinin gelişmesi ve esas golü attırmayı sağlayacak gol pası veren asistlerin (pasörlerin) yetiştirilmesine egoizmden uzak profesyonel futbol anlayışındaki futbolcuların yetiştirilmesi eğiliminin az olması, kaliteli golcülerden çok şeyin beklenmesi istenilenin alınmaması durumunda işin özüne baktığımızda sahadaki oynan oyunun takım oyunundan kopması bireysel yeteneklerin ön plana çıkması sahada paylaşımın azalması takımı uzun bir dönemde başarıdan mahrum etmesine neden olmaktadır belki de.
Onun için günümüz profesyonel futbol anlayışının alt yapısına baktığımızda maçın sonucu etkileyecek kaliteli becerikli gol asisti yapan (pasörlerin) futbolcuların takımın başarısında çok önemli yeri olduğunu, iyi gol asisti yapan, gol pası veren (pasörlerin) yetiştirilmesi çabası içinde olduklarını görmekteyiz.) yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/ MSN:alitanergobek@hotmail.com-cep tlf.0506 845 61 38/0216 338 67 09
Bazı spor dalları gibi Futbolda kaleciden tut libero, forvet gol asistini yapan pasörlerine yedeklerine seyircisine kadar birbirini tamamlayan bir takım oyunudur.
Bilindiği gibi profesyonel futbol anlayışında alt yapı her futbol takımı için çok önemlidir ve alt yapıya çok önem verilmesinin nedeni takımlarda daha kaliteli becerikli daha yetenekli takım oyunu oynayan futbolcuların yetiştirilmesi içindir.
Her futbolcunun hayeli oynadığı bölgede en iyisini yapmak ve en büyük hayali takımının kazanması için gol atmak attırmak ve gol yememek için en iyi savunmayı yapmaktır.
Fakat son yıllarda profesyonel futbola baktığımızda takımlarda iyi kaliteli profesyonel golcülerin olmasına rağmen gol atmanın zorlaştığını bununda iyi bir defans savunma anlayışının becerisinin gelişmesine bağlamakta olunması ve bir diğer en önemli nedenlerden biriside gol asisti yapan oyuncuların yetiştirilmesine gerekli ÖNEMİN verilmemesi ve sanki gol asisti yapan ve maçın sonucu etkileyecek gol pasları veren pasörlerin özel bir yetenek ve beceriye sahip olmaları gerektiğinin düşünülmesi ve futbolda fazlasıyla var olan özel beceri ve yeteneğin ön plana çıkarılmasının mücadelesi ve takım oyununun rafa kaldırılması ve sahadaki yıldız futbolculardan çok şey beklenmesi ve yaşanan hayel kırıklıklarının temelinde sahadaki görev yapan futbolcuların golü kendisinin atması( egozimin)düşüncesinin gelişmesi ve esas golü attırmayı sağlayacak gol pası veren asistlerin (pasörlerin) yetiştirilmesine egoizmden uzak profesyonel futbol anlayışındaki futbolcuların yetiştirilmesi eğiliminin az olması, kaliteli golcülerden çok şeyin beklenmesi istenilenin alınmaması durumunda işin özüne baktığımızda sahadaki oynan oyunun takım oyunundan kopması bireysel yeteneklerin ön plana çıkması sahada paylaşımın azalması takımı uzun bir dönemde başarıdan mahrum etmesine neden olmaktadır belki de.
Onun için günümüz profesyonel futbol anlayışının alt yapısına baktığımızda maçın sonucu etkileyecek kaliteli becerikli gol asisti yapan (pasörlerin) futbolcuların takımın başarısında çok önemli yeri olduğunu, iyi gol asisti yapan, gol pası veren (pasörlerin) yetiştirilmesi çabası içinde olduklarını görmekteyiz.) yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI/ MSN:alitanergobek@hotmail.com-cep tlf.0506 845 61 38/0216 338 67 09
Ali RIZA UGURLU
19 Haziran 2010 13:33 | İSAKÖYÜ
TİMSAHIN GÖZ YAŞLARI VE KOMPLO
Timsah yakaladığı canlıyı mideye indirmek için ‘’acıdığından değil’’ sindirmek için zorlandığında gözlerinden yaş döker, komplo ise, hilebazların baş vurduğu kalleşçe bir oyun türü olarak anlaşılır. Geriye dönüp bir bakıldığında, örneğin, ML 632 tarihinde Haz. Muhammed’in vefatının üzerinden hiç de zaman geçmeden, ölümü bir fırsat olarak yakalayan Emevi önde gelenleri hilafete tartışmasızca otururlar. Biz senin dinini kabul etmeyiz deyip, Haz. Muhammet ve Haz Ali’nin karşısında savaşta ölen yandaşlarının intikamını almak ve Arap aleminde hilafet ve ticaret yollarını ‘’kendileri ve taraftarları için o makamı işkal ederler ve Peygamberin Ehlibeyti ve taraftarlarına da, etmedikleri eza ve eziyet kalmaz…
Bizzat Halife Osman dönemi Şam’da güçlenen ‘’Haz.Alinin Şehit edilmesinde de bizzat rolü olan ‘’Muaviye, Haz Hasan’la ‘’taraflar adına bir anlaşma önerir ve imzalanır, bu anlaşmaya yaşlı olan Muaviye nin ölümünden sonra hilafetin Haz. Hasan’a geçmesi şartı konur.
Öylesi bir anlaşmaya rağmen,, Muaviye kendisinden sonra hilafeti doğrudan oğlu Yezit’e muhalifsiz bırakması için, Haz. Hasan’ı yok etmeyi planlar. Haz. Hasan’ın karısı (Cude’ye) ‘’seni oğlum Yezit’e alıp saraya gelin getireceğim’’ deyip ‘’Mervan aracılığıyla’’ Haz. Hasan’ı karıya zehirlettirir ve oğlu Yezit’i ölmeden önce ‘’planladığı gibi’’ yerine kor ve halife ilan eder…
Kadın bu katliamı zehir karıştırılmış bir bardak su ile gerçekleştirdikten sonra saraya Muaviye’ nin huzuruna çıkıp verilen sözün yerine getirilmesini ister, Muaviye asıl oyununa döner ve şöyle der. ‘’Sen nasıl Ahır Zaman Peygamberi Haz Muhammed’in sevgili torunu Hasan’a kıydın da bu cinayeti işledin, der ve Cude’ yi elleri ayakları bağlı bir kayıkla denize attırıp balıklara yem ettirir. İşte tarihte acımasızca planlanan bir ‘’komplo ve timsahın da göz yaşları…’’
Emevi’ler, Abbasi’ler, Selçuklu’lar, Osmanlı’lar ve Cumhuriyet döneminde de, Maraş Sivas Gazi, Çorum ve Malatya da, aynı zihniyet ‘’saltanat ve menfaat uğruna ‘’ din ve ırk da malzeme edilerek’’ o katliamlar devam eder…
Geçmişte olduğu gibi, ne yazık ki bu kirli siyasetin acı sonuçlarına tanık olundu ve gelecekte de ne olacak kaygıları kafaları karıştırıp durmaktadır…
Şimdiyse, Bilim çağındayız, yani, bal tutan parmağını yalar, anlayışının sistemleşmesi ve onun üzerine siyaset yapan siyasetçinin ‘’toplum gözünde kokuşmuş yasalarla koltuğunda hırçınlaştığı çağ bu ‘’çağ olmamalıdır…
Öyleyken; İnsan hak ve hukukunu dikkate almadan, siyaset yapmak adına günümüzde hesap vermek de aslında kolay olmasa gerek…Ancak, Türkiye’de siyaset yapıp, çalıp şapkasını kapıp giden onca siyasetçiden henüz hesaplaşmaya çağrılmış ve hesap vermiş kimse de görülmüş değil.
Halk ülkede huzur ve refah için siyasetçi seçer, Bu gün bu anlayışla her yurttaş sandık başına gitmeli ve siyasetçi de, korkusuzca halkıyla iç içe, yüz yüze, danışa konuşa ‘’hizmette kusur etmeden’’ siyaset yapmalıdır. Gelişmiş çağdaş toplumlarda bu hep böyledir…
Bir siyasetçi silahlı bir grup ‘’kolluk görevlisi korumasında’’ korkarak halkının arasına inebiliyorsa, o siyasetçi çağımızın siyasetçisi olamaz ve siyaset de halktan yana yapılmıyor demektir. Usulsüz hukuk dışı sırıtıp gündemi bağlayan, siyasetçiler karşısında ‘’senin benim partim demeden, ‘’her yurttaş’’ demokratça’’ tek yürek ve tek ses olmalıdır.
1400 yıl önce olduğu gibi, makam ve menfaatlerin korunma pahasına koltuğunda hırçınlaşan siyasetçilere muhalifleri yani ‘’Halk’‘ bu gün’’ korkulu rüya olmalıdır.
Çözüm ise, ‘’çağdaş bir hukukun ışığında’’ sistem temiz ve dürüst ellerle mümkündür.
Beni halk seçti sorgudan da sualden de muafım, dedirtebilen bir sistemin her türlü usulsüzlüğe önü açık demektir. Millet seçti ‘’vekil ne yapar yapar, vekile dokunulmaz’’ dedirtebilen yasalar karşısında seçmenin demokratik tavrı sertleşebilir.
Hasılı kelam, önümüzde ki seçime varmadan, duyulup dinlenecek lafların doğruluğuna ve samimiyetine inanarak düşünüp karar vermek yine ‘’ülkenin selameti açısından’’ seçmenin asıl görevi olsa gerek diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Timsah yakaladığı canlıyı mideye indirmek için ‘’acıdığından değil’’ sindirmek için zorlandığında gözlerinden yaş döker, komplo ise, hilebazların baş vurduğu kalleşçe bir oyun türü olarak anlaşılır. Geriye dönüp bir bakıldığında, örneğin, ML 632 tarihinde Haz. Muhammed’in vefatının üzerinden hiç de zaman geçmeden, ölümü bir fırsat olarak yakalayan Emevi önde gelenleri hilafete tartışmasızca otururlar. Biz senin dinini kabul etmeyiz deyip, Haz. Muhammet ve Haz Ali’nin karşısında savaşta ölen yandaşlarının intikamını almak ve Arap aleminde hilafet ve ticaret yollarını ‘’kendileri ve taraftarları için o makamı işkal ederler ve Peygamberin Ehlibeyti ve taraftarlarına da, etmedikleri eza ve eziyet kalmaz…
Bizzat Halife Osman dönemi Şam’da güçlenen ‘’Haz.Alinin Şehit edilmesinde de bizzat rolü olan ‘’Muaviye, Haz Hasan’la ‘’taraflar adına bir anlaşma önerir ve imzalanır, bu anlaşmaya yaşlı olan Muaviye nin ölümünden sonra hilafetin Haz. Hasan’a geçmesi şartı konur.
Öylesi bir anlaşmaya rağmen,, Muaviye kendisinden sonra hilafeti doğrudan oğlu Yezit’e muhalifsiz bırakması için, Haz. Hasan’ı yok etmeyi planlar. Haz. Hasan’ın karısı (Cude’ye) ‘’seni oğlum Yezit’e alıp saraya gelin getireceğim’’ deyip ‘’Mervan aracılığıyla’’ Haz. Hasan’ı karıya zehirlettirir ve oğlu Yezit’i ölmeden önce ‘’planladığı gibi’’ yerine kor ve halife ilan eder…
Kadın bu katliamı zehir karıştırılmış bir bardak su ile gerçekleştirdikten sonra saraya Muaviye’ nin huzuruna çıkıp verilen sözün yerine getirilmesini ister, Muaviye asıl oyununa döner ve şöyle der. ‘’Sen nasıl Ahır Zaman Peygamberi Haz Muhammed’in sevgili torunu Hasan’a kıydın da bu cinayeti işledin, der ve Cude’ yi elleri ayakları bağlı bir kayıkla denize attırıp balıklara yem ettirir. İşte tarihte acımasızca planlanan bir ‘’komplo ve timsahın da göz yaşları…’’
Emevi’ler, Abbasi’ler, Selçuklu’lar, Osmanlı’lar ve Cumhuriyet döneminde de, Maraş Sivas Gazi, Çorum ve Malatya da, aynı zihniyet ‘’saltanat ve menfaat uğruna ‘’ din ve ırk da malzeme edilerek’’ o katliamlar devam eder…
Geçmişte olduğu gibi, ne yazık ki bu kirli siyasetin acı sonuçlarına tanık olundu ve gelecekte de ne olacak kaygıları kafaları karıştırıp durmaktadır…
Şimdiyse, Bilim çağındayız, yani, bal tutan parmağını yalar, anlayışının sistemleşmesi ve onun üzerine siyaset yapan siyasetçinin ‘’toplum gözünde kokuşmuş yasalarla koltuğunda hırçınlaştığı çağ bu ‘’çağ olmamalıdır…
Öyleyken; İnsan hak ve hukukunu dikkate almadan, siyaset yapmak adına günümüzde hesap vermek de aslında kolay olmasa gerek…Ancak, Türkiye’de siyaset yapıp, çalıp şapkasını kapıp giden onca siyasetçiden henüz hesaplaşmaya çağrılmış ve hesap vermiş kimse de görülmüş değil.
Halk ülkede huzur ve refah için siyasetçi seçer, Bu gün bu anlayışla her yurttaş sandık başına gitmeli ve siyasetçi de, korkusuzca halkıyla iç içe, yüz yüze, danışa konuşa ‘’hizmette kusur etmeden’’ siyaset yapmalıdır. Gelişmiş çağdaş toplumlarda bu hep böyledir…
Bir siyasetçi silahlı bir grup ‘’kolluk görevlisi korumasında’’ korkarak halkının arasına inebiliyorsa, o siyasetçi çağımızın siyasetçisi olamaz ve siyaset de halktan yana yapılmıyor demektir. Usulsüz hukuk dışı sırıtıp gündemi bağlayan, siyasetçiler karşısında ‘’senin benim partim demeden, ‘’her yurttaş’’ demokratça’’ tek yürek ve tek ses olmalıdır.
1400 yıl önce olduğu gibi, makam ve menfaatlerin korunma pahasına koltuğunda hırçınlaşan siyasetçilere muhalifleri yani ‘’Halk’‘ bu gün’’ korkulu rüya olmalıdır.
Çözüm ise, ‘’çağdaş bir hukukun ışığında’’ sistem temiz ve dürüst ellerle mümkündür.
Beni halk seçti sorgudan da sualden de muafım, dedirtebilen bir sistemin her türlü usulsüzlüğe önü açık demektir. Millet seçti ‘’vekil ne yapar yapar, vekile dokunulmaz’’ dedirtebilen yasalar karşısında seçmenin demokratik tavrı sertleşebilir.
Hasılı kelam, önümüzde ki seçime varmadan, duyulup dinlenecek lafların doğruluğuna ve samimiyetine inanarak düşünüp karar vermek yine ‘’ülkenin selameti açısından’’ seçmenin asıl görevi olsa gerek diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI
17 Haziran 2010 16:49 | istanbul/kadıköy -Feneryolu /kozyatağı
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
ÖNEMLİ KILINMAK VE DEĞER VERİLMEK insanı mutlu eder mi acaba?
Değer verilmek önemli kılınmak ilgi görmek kişiye huzur verip psikolojik olarak morel kazandırıp daha güzel şeyler yapmaya yaratıcı özelliğini artırmaya ve daha mutlu ve başarılı bir insan olmasına neden olur.
Hatta kimi insanda daha onurlu bir yaşam tercihi etmesine ve yaşamasına daha yardımsever pozitif düşünen yapıcı bir karektere bürünmesine bile neden olabilir.
Kimi insan vardır önemli bir görevi olup ve önemli görevlerde bulunup toplum için çok önemli gelişmelere yapıtlara imzasını atıp başrollerde oynaması, o kişi toplumun gözünde çok önemli bir yeri olmasına ve toplum tarafında haklı olarak gerekli ilgi alakayı görmesine ve değer verilmesine önemli kılınmasına hatta o kişi ölümünden sonra da en güzel düşüncelerle anılmasına unutulmamasına ve toplumda onun topluma kazandırdığı güzelliklerden dolayı o kişiyi sürekli hatırlamasına adının yaşatılmasına gerek duyar.
Kimi insanda vardır çıkarı gereği çevresindeki insanlara iş icabı işi bitene kadar gerekli değeri verip önemli kılıp ve işi bittiğinde o kişiye selam bile vermeyip tanımazdan gelirler.(hani derler ya köprüyü geçene kadar eşşeğe dayı diyeceksin diye..tabii argodaki anlamı kişiye yakıştırılmaması gerekir.)
Hani kimi zamanda evlenmek için kız tarafına gerekli ilgi alaka gösterilip yemeklere davet edilip önemli kılarız onları.
kimi insanda vardır kendisinin önemli biri olduğunu sanar ve kendisi olmadan hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına inanırlar.
Tabii ki yaşadığımız toplumda çevremizde ilgi alaka gösterilmesi değer vermemiz gereken yaşamımıza çok şey katan insanlar mutlaka vardır, onun için çevremizden saygı ve sevgiyi eksik etmeyip önemli insan olmanız ve gerekli ilgi ve alakayı değerli kılanmayı hak etmeniz ve çevremizdeki insanlarında hak etmeleri dileğiyle. yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI-MSN:alitanergobek@hotmail.com/0506 845 61 38/ MALATYA/Arguvan-Doğanşehir- bu arada sitenizi çok beğendim.
Değer verilmek önemli kılınmak ilgi görmek kişiye huzur verip psikolojik olarak morel kazandırıp daha güzel şeyler yapmaya yaratıcı özelliğini artırmaya ve daha mutlu ve başarılı bir insan olmasına neden olur.
Hatta kimi insanda daha onurlu bir yaşam tercihi etmesine ve yaşamasına daha yardımsever pozitif düşünen yapıcı bir karektere bürünmesine bile neden olabilir.
Kimi insan vardır önemli bir görevi olup ve önemli görevlerde bulunup toplum için çok önemli gelişmelere yapıtlara imzasını atıp başrollerde oynaması, o kişi toplumun gözünde çok önemli bir yeri olmasına ve toplum tarafında haklı olarak gerekli ilgi alakayı görmesine ve değer verilmesine önemli kılınmasına hatta o kişi ölümünden sonra da en güzel düşüncelerle anılmasına unutulmamasına ve toplumda onun topluma kazandırdığı güzelliklerden dolayı o kişiyi sürekli hatırlamasına adının yaşatılmasına gerek duyar.
Kimi insanda vardır çıkarı gereği çevresindeki insanlara iş icabı işi bitene kadar gerekli değeri verip önemli kılıp ve işi bittiğinde o kişiye selam bile vermeyip tanımazdan gelirler.(hani derler ya köprüyü geçene kadar eşşeğe dayı diyeceksin diye..tabii argodaki anlamı kişiye yakıştırılmaması gerekir.)
Hani kimi zamanda evlenmek için kız tarafına gerekli ilgi alaka gösterilip yemeklere davet edilip önemli kılarız onları.
kimi insanda vardır kendisinin önemli biri olduğunu sanar ve kendisi olmadan hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına inanırlar.
Tabii ki yaşadığımız toplumda çevremizde ilgi alaka gösterilmesi değer vermemiz gereken yaşamımıza çok şey katan insanlar mutlaka vardır, onun için çevremizden saygı ve sevgiyi eksik etmeyip önemli insan olmanız ve gerekli ilgi ve alakayı değerli kılanmayı hak etmeniz ve çevremizdeki insanlarında hak etmeleri dileğiyle. yazan:ALİ TANER GÖBEKOĞULLARI-MSN:alitanergobek@hotmail.com/0506 845 61 38/ MALATYA/Arguvan-Doğanşehir- bu arada sitenizi çok beğendim.
zeki
01 Haziran 2010 21:17 |
RADYOYU DİNLEYEMİYORUM(programı da indirdim.)
487
Ziyaretçi defteri kaydı
Proğram kurmayı tekrar deneyin.